Mürşid-i Kâmil bu sadık müridlerine Cenab-ı Hakk´ın feyiz ve bereketini tahsil edip amel etmelerini emreder. Çünkü nisbetin diğer müridlere yansıması için bu az sayıdaki müridin, gayret sarfetmeleri, aşk ve muhabbetlerini artırmaları gerekir.
Üstad Abdurrahmân-i Tâğî´ye (k.s) bu sözlerinden sonra şöyle sordular:
-Efendimiz, muhabbet müridin iradesi dışında vukû bulduğuna göre, muhabbeti önlemek de elde değildir.O halde mürşidin müridlere muhabbetini artır, daha çok muhabbet iksiri iç demesinin manası nedir
Seyda-ı Tâği (k.s) dedi:
Bu sözlerimin manası şudur: Allah´tan gayrı her şeyi terk edip, şeyhinin emirlerine uyup, edeb sahibi olmaktır. Mürid bu edeb ve ahlâkı tahsil edip öyle bir edeb sahibi olmalıdır ki; mürşidi, müride çekinmeden bir emiri vermelidir. Yani mürşid müridin kalbinin her türlü feyz ve tasarrufatı alacağına çekinmeden inanmalıdır. Çünkü mürşid, müridde bu yakîn ve edeb yoktur diye çekinir.
Seyda-ı Tâğî (k.s) bir gün bir kaç müride hasta olan komşusunu ziyaret etmelerini emretti. Ama bu müridler ziyareti yapmadıklarını üzgün bir şekilde Seyda´ya anlattılar. Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) dedi: Biz bu işi sizin büyük bir nisbet almanız için yaptık. Mürid şu gerçeği bilmelidir: Mürşidimin emri çok efdaldir. Bu emirde benim için çok büyük faydalar vardır. O halde emirlere aşk ve şekvle sarılıp yapmalıdır; yapmazsa çok üzülmelidir.
Mesnevi’de şöyle bir kıssa zikredilir:
Bir kişi uyurken, bir yılan ağzından girip karnına gider. Adam hiçbir şey fark etmez.
O sırada oradan geçen bir hekim durumu görür. Adama der: "sen acı elma ye". Adam acı elmayı yemez. Hekim devamlı ısrar eder. Neticesinde adam kusar, içerisinde ki yılan da dışarı çıkar. Adam bu durumu görünce hekime der; "Anam, babam sana feda olsun, neden bu gerçeği bana izah etmediniz. Hekim der: "Sen bu gerçeği bilseydin korkardın, o acı elmayı yiyemezdin, yemediğin için de içinden yılanı çıkaramazdım. Bu beladan kurtulamazdın."
İşte bu kıssada ki gibi, şeyhin durumu, nefis yılanının zararına karşı koyarken müridin karşısında bu durumdadır.