Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) hz.lerine bir gün fayda elde edemediğimizi söyleyip şikayet ettik. Mübarek şöyle buyurdu: Kemalat odur ki sahibi kemâl olmadığının farkına vara, nefsinin ayıp ve kusurlarını bile ve Allah´ın (C.C) kemâl sıfatlarını idrak ede...
Yani sözün kısası varlık ve benlik duygusundan sıyrılmak lazımdır. Halidi Ölekî´den (k.s) duyduğuma göre; Cenab-ı Hakk Musa´nın (a.s) kavmini bela ve musibete çarptırdığı zaman bir kipti ile bir israilli arasında samimi bir dostluk var idi. Kıpti çok susayıp su içmek istediği zaman içeceği su kana dönüşürdü. Bundan mütevellit kipti israilliden su istedi. israilli kıptiye ricası gereği su vermek istedi, ama ne yazık ki su yine kana döndü. Bunun üzerine kipti israilliye dedi:
-Sen suyu ağzına al, bana ağzından ikram eyle dedi. Bu işi yaptılar, su israillinin ağzında kana dönüştü. Bütün bu işlerden sonra kipti durumundan arkadaşına şikayette bulundu. Arkadaşı dedi;
-iman et ve kurtul: Kıpti dedi:
-Nasıl iman edeyim.
-İsrailli dua et ihlas sahibi olup iman et dedi. Kıpti ihlasının olmadığını ayrıca ahvalinin bozuk ağzının ise pis olmasından mütevellit duasının kabul olmıyacağını belirtip israilliden kendi adına dua etmesini istedi. Bu istek üzerine israilli dua etti, kipti ise hidayete gelip iman etti.
İşte ben (Seyda-i Tâğî) sohbet zamanı geldiğinde kendimi o kipti gibi görüp, sohbete katılanları ise israilli sanıp onların gölgesi altına girmek isterim. Böylece ihlas sahibi olarak sohbete katılanların himmet ve duası ile Cenab-ı Hakk´ın rahmetinden bir nebze olsun gelmesini umuyorum.