buharalıbilvanisli.com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

buharalıbilvanisli.com

Sofilerin Buluşma Noktası Buhara
 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
buharalıbilvanisli.com Son Konular
KonuYazanGönderme Tarihi
Salı Şub. 08, 2011 11:13 am
Cuma Ocak 28, 2011 9:56 am
Salı Ocak 11, 2011 10:43 pm
Salı Ocak 11, 2011 10:41 pm
Çarş. Ocak 05, 2011 8:01 am
Çarş. Ocak 05, 2011 7:57 am
Çarş. Ocak 05, 2011 7:40 am
Salı Ocak 04, 2011 6:58 pm
Salı Ocak 04, 2011 6:32 pm
Salı Ocak 04, 2011 6:32 pm
Salı Ocak 04, 2011 9:37 am
Ptsi Ocak 03, 2011 7:15 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 7:02 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 6:55 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 6:43 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 6:27 pm
Perş. Ara. 30, 2010 10:23 am
Perş. Ara. 30, 2010 8:27 am
Paz Ara. 26, 2010 2:53 pm
Paz Ara. 26, 2010 2:43 pm
Cuma Ara. 24, 2010 8:11 pm
Cuma Ara. 24, 2010 1:34 pm
Cuma Ara. 24, 2010 8:50 am
Perş. Ara. 23, 2010 1:19 pm
Perş. Ara. 23, 2010 8:12 am
Similar topics

     

     Kuran ve Bilim

    Aşağa gitmek 
    YazarMesaj
    Admin
    Admin

    Admin
    avatar


    Mesaj Sayısı : 191
    Kayıt tarihi : 23/06/10
    Nerden : ANKARA

    Kuran ve Bilim Empty
    MesajKonu: Kuran ve Bilim   Kuran ve Bilim Icon_minitimeC.tesi Haz. 26, 2010 3:06 pm

    INSANIN YARATILISI
    Eger insan, aklini kullanip "ben nasil var oldum?" sorusuna samimi bir cevap bulmaya çalismazsa, genellikle "nasil
    oldumsa oldum!..." gibi bir mantiga kapilacaktir. Bu mantiga kapilinca da zaten, ona bu tür konular üzerinde bir daha
    düsünmeye pek zaman birakmayacak bir hayat tarzini benimseyecektir.
    Oysa akil sahibi insana düsen, nasil var oldugu üzerinde düsünmek ve hayatin anlamini buna göre belirlemektir. Bunu
    yaparken de, kimilerinin yaptigi gibi, varacagi sonucun "meger ben yaratilmisim" seklinde çikmasindan korkmamalidir.
    Çünkü sözünü ettigimiz kimileri, kendilerini bir Yaratici'ya karsi sorumlu hissetmek istemezler. Yaratilmis olduklarini kabul
    ettiklerinde, hayat tarzlarini veya bagli olduklari ideolojilerini terketmek zorunda kalmaktan çekinirler. Ya da kendilerini
    yaratana boyun egecek olmaktan kaçarlar. Bu psikolojiyi tasiyanlar, Kuran'in deyimiyle "vicdanlari kabul ettigi halde,
    zulüm ve büyüklenme dolayisiyla" (Neml Suresi, 14) Allah'i inkar edenlerdir.
    Varligini "zulüm ve büyüklenme"ye kapilmadan akil ve vicdan ölçüsünde degerlendiren insan ise, kendinde Allah'in
    yaratisindan baska birsey görmeyecektir. Varliginin, kendisinin yaratmadigi ve kontrol edemedigi binlerce karmasik
    sistemin uyumuna baglanmis oldugunu farkedecektir. "Yapilmis" oldugunu kavrayacak ve Yaratici'sini taniyip O'nun
    kendisini hangi amaca yönelik olarak "yaptigini" anlamaya yönelecektir.
    Insan "yapilmis" oldugunu izlerken, ona rehberlik eden bir kaynak vardir: Kuran. Bu kitap, onu yaratan tarafindan ona ve
    diger insanlara indirilmis bir "yol göstericidir".
    Yaratilis olayinin aynen Kuran'da tarif edildigi gibi gerçeklesmis olmasi da, akil sahibi insana önemli mesajlar vermektedir.
    Ilerki sayfalarda, akil ve vicdan sahiplerine nasil "yaratildiklarini" ve bu yaratilisin içindeki muhtesemligi gösteren bilgilere
    yerverilmistir.
    Insanin yaratilisinin öyküsü, birbirinden çok uzak iki ayri yerde baslar. Insan, kadin ve erkek bedeninde birbirinden tümüyle
    bagimsiz olarak olusan, ama birbiriyle tümüyle uyumlu olan iki ayri özün birlesmesiyle hayata adim atar. Erkek bedeninde
    olusan spermin erkegin istegi ya da kontrolü ile olusmadigi ortadadir, ayni kadin bedeninde olusan yumurtanin kadinin
    istegi ya da kontrolü ile olusmadigi gibi. Onlarin bu olaylardan haberi bile yoktur.
    Aslinda, çok açiktir ki, erkekten gelen öz de, kadindan gelen öz de, birbirlerine uyumlu olarak yaratilmislardir. Bu iki özün
    yaratilisi da, birlesmeleri de, gelisip insan haline dönüsmeleri de gerçekte büyük birer mucizedir.

    TESTIS VE SPERMLER
    Yeni bir insan yaratilmasinin ilk basamagi olacak spermler erkek vücudunun 'disinda' üretilir. Bunun sebebi üretimin ancak
    vücut isisinin yaklasik 2 derece altinda gerçeklesebilmesidir. Bu isinin sabitlenmesi için bir de testis üstüne yerlestirilmis
    özel deri çalisir. Bunun fonksiyonu sogukta büzüserek, sicakta ise terleyerek gerekli olan isiyi sabit tutmaktir. Acaba bu
    hassas dengeyi erkegin kendisi mi "ayarlayip" düzenlemektedir? Tabi ki hayir. Erkegin bundan haberi bile yoktur.
    Yaratilisi reddetmekte direnenler, bunun ancak "insan vücudunun kesfedilmemis bir fonksiyonu" oldugunu söyleyebilirler.
    Bu "kesfedilmemis fonksiyon" sözü ise "kuru bir isimlendirme"den baska bir sey degildir.
    Testislerde dakikada ortalama 1000 adet üretilen spermler erkekten kadinin yumurtalarina dogru yapacagi yolculuk için
    sanki oradaki ortami "biliyormuscasina" özel bir dizayna sahiptir; bas, boyun ve kuyruktan olusur. Kuyrugu, spermin bir
    balik gibi ana rahminde ilerlemesini saglayacaktir.
    Bebegin genetik sifresinin bir bölümünü barindiracak olan bas kismi ise özel bir koruyucu zirhla kaplanmistir. Bu zirhin
    faydasi anne rahminin girisinde farkedilir: Buradaki ortam son derece asidiktir. Spermin, bu asidin varligini bilen "birisi"
    tarafindan koruyucu zirhla kaplandigi ise son derece açiktir. (Bu asidik ortamin da nedeni ise annenin mikroplardan
    korunmasidir.)
    Erkekten rahme atilan sadece milyonlarca sperm degildir. Meni birbirinden farkli sivilarin karisimindan olusur. Kuran, bu
    gerçegi söyle vurguluyor:
    "Gerçek su ki, insanin üzerinden, daha kendisi anilmaya deger bir sey degilken, uzun zamanlardan
    bir süre gelip-geçti. Süphesiz biz insani, karmasik olan bir damla sudan yarattik..." (Insan Suresi, 1-2)
    Meni içindeki bu sivilar spermlerin gerek duydugu enerjiyi karsilayacak olan sekeri içerir. Ayrica baz özelligiyle ana
    rahminin girisindeki asitleri nötralize etmek, spermin hareket edecegi kaygan ortami saglamak gibi görevleri vardir.
    (Burada da yine iki ayri ve bagimsiz varligin birbirine uygun olarak yaratildigini görüyoruz.) Spermler yumurtaya varana
    kadar annenin vücudunda zorlu bir yolculuk geçirir. Kendilerini ne kadar savunurlarsa savunsunlar, 200-300 milyon
    spermden yumurtaya ulasanlarin sayisi bini pek asamaz.

    YUMURTA
    Sperm yumurtaya uygun olarak düzenlenirken, çok ayri ve farkli bir ortamda da yumurta hayata tohum olmaya hazir hale
    getirilmektedir... Kadinin haberi bile yokken, yumurtaliklarda olusan bir yumurta önce karin bosluguna birakilir ve hemen
    sonra ana rahminin fallop tüpü denen uzantilarinin ucunda yer alan kollar sayesinde yakalanir. Ardindan yumurta fallop
    tüpünün iç yüzeyindeki tüylerin hareketiyle ilerlemeye baslar. Büyüklügü ise bir tuz tanesinin ancak yarisi kadardir.
    (sagda)
    Yumurta-sperm bulusmasinin yeri fallop tüpüdür. Burada yumurta özel bir sivi salgilamaya baslar. Iste bu sivi sayesinde
    spermler yumurtanin yerini bulurlar. (Dikkat edelim: Yumurta "salgilamaya baslar" derken bir insandan ya da gelismis bir
    bilgisayardan söz etmiyoruz. Bu ufacik protein yigininin, "kendi kendine" böyle bir seye "karar vermesi", daha da ötesi
    spermi kendine çekecek bir kimyasal bilesim "hazirlayip" salgilamasi inanilir sey midir?)
    Özetle, vücudun üreme sistemi özellikle yumurtayla spermi bulusturacak sekilde hazirlanmistir. Ve kadin üreme sistemi
    spermlere, spermler de kadin vücudundaki ortama uygun olarak yaratilmistir.

    SPERM VE YUMURTA BULUSMASI
    Yumurtayi dölleyecek sperm yumurtaya yaklastiginda, yine yumurtanin salgilamaya "karar verdigi" (!) ve sperm için özel
    olarak hazirlanmis bir sivi, spermin koruyucu zirhini eritir. Bunun sonucunda da bu kez spermin ucunda olan ve yine özel
    olarak yumurta için hazirlanmis bulunan eritici enzim kesecikleri açiga çikar. Sperm yumurtaya ulastiginda bu enzimler
    yumurtanin zarini delerek spermin içeri girmesini saglar. Yumurtanin etrafini kusatan spermler içeri girmek için büyük bir
    yarisa baslarlar. Ancak yumurtayi genelde tek bir sperm döller.
    Kuran'in bu asamada söyledikleri de hayli dikkat çekicidir. Kuran, insanin sivinin yani meninin özünden meydana
    getirildigini söylüyor:
    "(Allah) sonra insanin neslini bir özden, degersiz bir sivinin özünden meydana getirdi." (Secde
    Suresi, Cool
    Ayetin bildirdigi gibi, yumurtayi spermleri tasiyan sivinin kendisi degil, içinde tasidigi tek bir sperm, hatta onun da "özü"
    olan kromozomlar döllemektedir.
    Tek bir spermi içeri alan yumurtaya artik bir baska spermin girmesi mümkün degildir. Bunun sebebi yumurtanin etrafinda
    bir elektriksel alan bulunmasidir. Yumurta çevresi (-) elektrik yüklüdür ve ilk sperm yumurtaya girer girmez bu potansiyel
    (+) olur. Böylece disaridaki spermlerle ayni elektrik yükünü tasiyan yumurta, bu kez onlari itmeye baslar.
    Yani birbirinden ayri ve bagimsiz olarak olusan iki özün elektriksel yükleri de birbirleriyle uyum içindedir.
    Sonunda spermdeki erkegin DNA'siyla kadinin DNA'si birlesir. Artik annenin karninda yabanci, yeni bir hücre (zigot), yeni
    bir insanin ilk tohumu vardir.

    ZIGOTUN RAHIME YAPISMASI
    Yumurtanin döl yatagina yerlesebilmesi pürtüklü özelliginin sayesindedir. Bu pürtükler, yumurtanin gerçek uzantilari olup,
    topraga yerlesen kökler gibi, organin derinliklerine dogru dalar. Böylece zigot kendisinin gelisimi için annenin vücudunda
    salgilanan hormonlardan yararlanabilir. Ancak modern çagda bulunan bu gerçegi, Kuran söyle bildiriyor:
    "Yaratan Rabbin adiyla oku. O, insani bir alak'tan (asilip tutunan seyden) yaratti. Oku, Rabbin en
    büyük kerem sahibidir." (Alak Suresi, 1-3)
    "Insan, 'kendi basina ve sorumsuz' birakilacagini mi saniyor? Kendisi, akitilan meniden bir damla
    su degil miydi? Sonra bir alak oldu, derken (Allah, onu) yaratti ve bir 'düzen içinde biçim verdi.'
    Böylece ondan, erkek ve disi olmak üzere çift kildi." (Kiyamet Suresi, 36-39)
    Döl yatagina tam anlamiyla tutunmus olan zigot gelismeye baslar. Olusan yeni insani anneye baglayan yer, plasenta
    denilen tek tarafli bir süzgeçtir. Plasentanin en önemli özelligi anne karninda bebegin gelismesi için gerekli olan maddeleri
    "seçerek" bebege sunmasidir.
    Bunlardan ayri olarak, bebegin içinde büyüdügü amnion sivisinin dikkati çeken en önemli özelligi, disaridan gelecek
    darbelere karsi bebegin güvenligini saglamasidir. Kuran, bu konuda söyle diyor:
    "Sizi basbayagi bir sudan yarattik. Sonra onu savunmasi saglam bir karar yerine yerlestirdik."
    (Mürselat Suresi, 20-21)

    ÜÇ KARANLIK BÖLGE
    Çocugun döllenmeden itibaren gelisimi üç bölge içinde olmaktadir. Bu üç bölge:
    1. Fallop borusundaki bölge; bu bölge spermle yumurtanin birlestigi ve yumurtaligin rahime bagli oldugu
    bölümdür.
    2. Ceninin tutunarak gelismeye basladigi rahim duvarinin içindeki bölme.
    3. Ceninin özel bir sivi dolu kese içerisinde gelismeyi sürdürdügü bölge.
    Kuran-i Kerim konuyla ilgili olarak söyle demektedir:
    "....Sizi annelerinizin karinlarinda, üç karanlik içinde, bir yaratilistan sonra (bir baska) yaratilisa
    (dönüstürüp) yaratmaktadir. Iste Rabbiniz olan Allah budur, mülk O'nundur. O'ndan baska ilah
    yoktur. Buna ragmen nasil çevriliyorsunuz?" (Zümer Suresi, 6)
    Bu arada, zaman geçtikçe, baslangiçta jelatini andiran ceninde büyük bir degisim görülür. Ilk bastaki o yumusak yapinin
    içinde vücudun dik durmasini saglayacak sert kemikler olusmaya baslar. Hem de her kemik yerli yerinde! Diger bir deyisle
    baslangiçta ayni yapiya sahip olan hücreler farklilasarak, kimi isiga karsi hassas göz hücrelerini, kimi sicagi, sogugu ya
    da aciyi algilayan sinir hücrelerini veya ses titresimlerini hissedecek hücreleri olusturur.
    Bu ayrisima hücreler mi karar vermektedir? Kendi kendilerine, insan gözünü ya da kalbini olusturmaya karar verip, bu
    akilalmaz isi onlar mi basarmaktadir? Yoksa onlar bu ise uygun olarak mi yaratilmislardir? Akil ve vicdan ikinci seçenegi
    kabul edecektir.
    Bütün bu anlatilan islemlerin sonunda, bebek annesinin karnindaki gelisimini tamamlamis ve dünyaya gelmistir. Bu haliyle
    anne karnindaki halinden 100 milyon kat büyük, 6 milyar kat da agirdir...
    Burada anlatilanlar, baska herhangi bir canlinin degil, bizim hayata baslangiç öykümüz. Insan için, böylesine karmasik,
    olaganüstü bir olayin kimin eseri oldugunu bulmaktan daha önemli ne olabilir?
    Bütün bu karmasik islemlerin "kendi kendine" olustugunu düsünmek akildisidir. Hücreler nasil "karar verip" insan
    organlarini olusturabilirler? Zaten ateist "bilim adamlari" da olayi -ne demekse- "doga mucizesi" olarak tanimliyorlar...
    Elbette anlatilan olaylarin hepsini Allah yaratmaktadir. Hem de her anini, her saniyesini ve her asamasini. Bu ise yaratisin
    önemli bir sirridir.
    "Sizleri Biz yarattik, yine de tasdik etmeyecek misiniz? Simdi (rahimlere) dökmekte oldugunuz
    meniyi gördünüz mü? Onu sizler mi yaratiyorsunuz, yoksa yaratici Biz miyiz?" (Vakia Suresi, 57-59)
    Bu gerçegi, bir baska Kuran ayeti söyle bildirmektedir:
    "O’nun bilgisi olmaksizin, hiç bir disi gebe kalmaz ve dogurmaz da. Ömür sürene, ömür verilmesi ve
    onun ömründen kisaltilmasi da mutlaka bir kitapta (yazili)dir. Gerçekten bu, Allah’a göre kolaydir."
    (Fatir Suresi, 11)
    "Akitilan bir meniden" insana dönüsen vücudumuz milyonlarca hassas denge içerir. Biz farkinda olmasak da,
    vücudumuzda yasamamizi saglayan son derece karmasik ve hassas sistemler vardir. Tüm bu sistemler, insanin,
    kendisinin "yapildigini" anlamasi için, onun tek sahibi, Yaraticisi ve Rabbi olan Allah tarafindan kurulmus ve isletilmektedir.
    "Insan, 'kendi basina ve sorumsuz' birakilacagini mi saniyor? Kendisi, akitilan meniden bir damla su
    degil miydi? Sonra bir alak oldu, derken (Allah, onu) yaratti ve bir 'düzen içinde biçim verdi.'
    Böylece ondan, erkek ve disi olmak üzere çift kildi. (Öyleyse Allah,) Ölüleri diriltmeye güç yetiren
    degil midir?" (Kiyamet Suresi, 36-40)
    Insan Allah’in yarattigi bir varliktir. Yaratildigina göre, üstteki ayetin vurguladigi gibi, "kendi basina ve sorumsuz"
    birakilacak degildir...

    Sen yücesin, bize ögrettiginden baska bizim hiçbir bilgimiz
    yok. Gerçekten sen, her seyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi
    olansin."
    (Bakara Suresi, 32)
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    https://buhara025.yetkin-forum.com
     
    Kuran ve Bilim
    Sayfa başına dön 
    1 sayfadaki 1 sayfası
     Similar topics
    -
    » Kuran Nedir? Tarifi Nasıldır?

    Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
    buharalıbilvanisli.com :: Kuran-ı Kerim Genel-
    Buraya geçin: