buharalıbilvanisli.com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

buharalıbilvanisli.com

Sofilerin Buluşma Noktası Buhara
 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
buharalıbilvanisli.com Son Konular
KonuYazanGönderme Tarihi
Salı Şub. 08, 2011 11:13 am
Cuma Ocak 28, 2011 9:56 am
Salı Ocak 11, 2011 10:43 pm
Salı Ocak 11, 2011 10:41 pm
Çarş. Ocak 05, 2011 8:01 am
Çarş. Ocak 05, 2011 7:57 am
Çarş. Ocak 05, 2011 7:40 am
Salı Ocak 04, 2011 6:58 pm
Salı Ocak 04, 2011 6:32 pm
Salı Ocak 04, 2011 6:32 pm
Salı Ocak 04, 2011 9:37 am
Ptsi Ocak 03, 2011 7:15 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 7:02 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 6:55 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 6:43 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 6:27 pm
Perş. Ara. 30, 2010 10:23 am
Perş. Ara. 30, 2010 8:27 am
Paz Ara. 26, 2010 2:53 pm
Paz Ara. 26, 2010 2:43 pm
Cuma Ara. 24, 2010 8:11 pm
Cuma Ara. 24, 2010 1:34 pm
Cuma Ara. 24, 2010 8:50 am
Perş. Ara. 23, 2010 1:19 pm
Perş. Ara. 23, 2010 8:12 am
Similar topics

 

 Tevekkül'ün Fazileti

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
gespenst

gespenst


Mesaj Sayısı : 588
Kayıt tarihi : 24/06/10
Nerden : ANKARA

Tevekkül'ün Fazileti Empty
MesajKonu: Tevekkül'ün Fazileti   Tevekkül'ün Fazileti Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 10:42 am

Tevekkül'ün Fazileti
Ayetler
Eğer mü'min iseniz Allah'a tevekkül ediniz.(Mâide/23)
Tevekkül edenler, Allah'a dayansınlar.(İbrahim/12)
Kim Allah'a tevekkül ederse, Allah ona kâfidir.(Talâk/3)
Çünkü Allah, kendine dayanıp güvenenleri sever.(Âlu İmran/159)
Allah o makam sahibini sever. Onun sahibi Allah'ın zimmetindedir. O ne büyük makamdır. Allah'ın kendisine kâfi olup, sevip koruduğu kimse, muhakkak büyük bir zaferi elde etmiştir; zira mahbub, azap vermez, uzaklaştırmaz ve mahrum bırakmaz.Allah, kuluna kâfi değil mi? (Zümer/36)
Bu bakımdan Allah'tan başkasına güvenen tevekkülü terkedendir. Böyle bir kimse bu ayeti yalanlayanın ta kendisidir. Çünkü bu ayet, hakkı söyletmek hususunda bir suâldir.
İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan birşey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?(İnsan/l)
Kim Allah'a tevekkül ederse muhakkak Allah Aziz ve Hakîm Air,(Enfâl/49)
'Aziz'dir'; kendisine sığmanı zelîl ve cenâbına iltica edeni zayi etmez. 'Hakîm'dir'; tedbirine tevekkül eden bir kimsenin tedbirinde kusur etmez.
Allah'tan başka taptıklarınız size rızık veremezler. Siz rızkı Allah'ın yanında arayın, O'na ibadet edin!(Ankebût/17)
Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Fakat münâfıklar anlamazlar.(Münâfikûn/7)
Bütün işleri O idare eder. O'nun izni olmadan hiç kimse şafâat edemez.(Yunus/3)
Kur'an'da Tevhid'den her ne zikredilmişse o, Allah'tan başkasından ilgiyi kesip Vâhid ve Kahhâr olan Allah'a tevekkül etmeye çağırmaktadır.
Hadîsler
Hz. Peygamber (s.a) İbn Mes'ud'un rivayet ettiği bir haberde şöyle buyurmuştur:
Mahşerde bana bütün ümmetler gösterildi. Ümmetimi dağ ve ovaları doldurduğu halde gördüm. Onların çokluğu ve görünüşleri hayretimi çekti. Bana denildi ki:
- Razı oldun mu?
- Evet! Razı oldum.
- Bunlarla beraber yetmiş bin kişi vardır ki cennete hesapvermeden gireceklerdir.
Ashab Hz. Peygamber'e şöyle sordu:
- Onlar kimlerdir ey Allah'ın Rasûlü!
- O kimseler dağlanmazlar, kuşları uçurmak suretiyle uğurtutmazlar ve başkasından muska istemezler. Ancak rablerine tevekkül ederler.
Hz. Peygamber bunları söyledikten sonra Ukkaşe b. Mıhsan el-Esedî ayağa kalkarak dedi: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'tan beni onlardan kılmasını dile!' Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu: 'Ey Allahım! Ukkaşe'yi onlardan kıl!' Bu sözünden sonra başka bir sahabî ayağa kalktı ve 'Ey Allah'ın Rasûlü! Allah'ın beni de onlardan kılmasını dile' dedi. Hz. Peygamber (s.a) 'Ukkaşe bu hususta seni geçti'1 buyurdu.
Yine Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Eğer sizler gereği gibi Allah'a tevekkül etseniz, muhakkak kuşların rızkını verdiği gibi, sizin rızkınızı da verir. Kuş sabahleyin aç çıkar, akşam tok olarak yuvasına döner!2
Kim her şeyden yüz çevirip Allah Teâlâ'ya yönelirse, Allah Teâlâ her sahada ona kâfi gelir ve ummadığı bir yerden onun rızkını verir. Kim dünyaya yönelirse Allah Teâlâ onu dünyaya havale eder.3
İnsanların en zengini olmak kimin hoşuna giderse o, Allah'ın nezdindeki şeye elindekinden daha fazla güvenmelidir.4
Hz. Peygamber aile efradının başına bir sıkıntı geldiğinde şöyle buyururdu:
Namaza kalkın! Çünkü rabbim bana bunu emretti: 'Ailene namazı emret, kendin de ona devam et! Biz senden rızık istemiyoruz. Seni biz besliyoruz. Güzel âkibet takvâ sahiplerinindir'.(Tâhâ/132)
Kim başkasından muska talep eder veya dağlanırsa o, tevekkül etmemiştir.5
Rivayet ediliyor ki: İbrahim (a.s) mancınıkla ateşe atıldığı zaman Cebrail yaklaşıp 'Bir ihtiyacın var mı?' diye sorunca, İbrahim (a.s) 'Sana hiçbir ihtiyacım yoktur' dedi. Bu sözünü daha önce Hasbinallahu ve ni'mel vekîl (Allah bana kâfidir ve O ne güzel vekildir) sözünü yerine getirmek için haykırdı; zira İbrahim (a.s) ateşe atılmak üzere tutulduğunda böyle demişti. Bu nedenle Allah Teâlâ şu ayeti indirdi:
Ve çok vefâkâr İbrahim'in...(Necm/37)
Allah Teâlâ, Hz. Dâvud'a (a.s) vahyederek şöyle buyurmuştur: 'Ey Dâvud! Herhangi bir kulum halktan yüz çevirip bana sığınırsa, o kuluma gökler ve yer ehli hile yapmak istese bile ona mutlaka bir çıkış yolu ihsan ederim!'
Ashab'ın ve Alimlerin Sözleri
Tâbiînden Saîd b. Cübeyr şöyle anlatıyor: 'Bir defa beni akrep ısırdı. Bundan ötürü annem muska yapmam için bana yemin verdirdi. Bunun üzerine ben de ısırılmamış elimi muskacıya uzattım'.
Ve (hiçbir zaman) ölmeyen (Allah'a) tevekkül et ve O'nu överek tesbih et. Kullarının günahlarını O'nun bilmesi yeter.(Furkan/58)
İbrahim b. Ahmed el-Havvas bu ayeti sonuna kadar okuduktan sonra dedi ki: 'Bu ayetten sonra bir kul için, Allah'tan başka hiç kimseye sığınması uygun değildir'.
Uyku âleminde bir âlime denildi ki: 'Kim Allah'a güvenirse o, kuvvetini veya nafakasını korumuş olur!'
Bir âlim şöyle demiştir: 'Senin için Allah'ın zimmetinde bulunan rızık, sana farz kılınan amelden seni alıkoymasın ki o zaman ahiretin zayi olur. Dünyadan da ancak Allah'ın sana takdir ettiğini elde edersin'.
Yahya b. Muaz şöyle demiştir: 'Talep etmeksizin kulun rızık elde etmesinde, rızkın kulu talep etmekle görevli olduğuna dair açık bir delil vardır!'
İbrahim b. Edhem dedi ki: "Bir rahibe şöyle sordum: 'Nereden yiyorsun?' Bana 'Bunun ilmi bende değildir. Fakat bana nereden yedirildiğini rabbimden sor' diye cevap verdi".
Harem b. Hayyam6 Veysel Karanî'ye şöyle sordu: 'Nerde olmamı emredersin?' Veysel Karanî, Şam'a işaret etti. Harem 'Orada geçim nasıldır?' deyince Veysel 'Şu kalplere yazıklar olsun! Onların içine şüphe düşmüştür. Nasihat olanlara fayda vermez' dedi.
Bazıları şöyle demiştir: 'Ne zaman ki Allah'a, vekil olmak yönünden razı olursan, her hayra giden yolu elde edersin'..
Allah Teâlâ'dan güzel edep talep ederiz.
1) Müslim,Buhârî
2) Tirmizî,Hâkim
3) Taberânî
4) Hâkim, Beyhâkî
5) Taberânî, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce
6)İbn Abdilberr Ashab 'ın küçüklerinden olduğunu söylemiş, İbn Ebî Hâtim ise bu zâtı Tabiîn'in sekiz zâhidi arasında saymıştır.
Namazda Huşunun Beyânı
Haberde bildirildigine göre. Cebrail (A.S.) bir gün Peygamber (S.A.S.)´imize gelerek der ki:
«Yâ Rasülallah! Gökte taht üzerinde bir melek görmüstüm, çevresinde yetmis bin melek saf düzeninde durmus ona hizmet ederlerdi. Onun her nefesinden, ulu Allah (C.C )bir melek yaratirdi.
Fakat ayni melegi simdi kanadi kirik ve aglarken Kaf daginda gördüm. Beni görünce «Bana sefaat eder misin?» diye yalvardi. «Sucun nedir?» diye sordum, bana söyle cevap verdi. «Mi'râc gecesi tahtima kurulmus oturuyorken. Muhammed (S.A.S.) yanimdan geçiyordu. O'nun için ayaga kalkmadim diye ulu Allah (C.C ) beni bu cezaya çarptirdi, gördügün gibi beni buraya sürdü.»
Ben Allah (C.C )'a yalvarip, yakardim, kirik kanadli melegin sucunu bagislamasini diledim, ulu Allah (C.C ) bana; «Yâ Cebrail, ona söyîe de Muhammed (S.A-V)'in üzerine seiât-ü selâm getirsin» diye buyurdu.
Varip ona bildirdim, sana selât-ü selâm getirdi de, Allah (C.C ) onu afvederek kirik kanadi yerine yenisini bitirdi.»
Bilesin ki, Kiyamet Günü, kulun ilk gözden geçirilecek ameli namaz olacaktir. Namazi eksiksiz bulunursa, diger amelleri de birlikte kabul edilir. Eger namazda eksiklik görülürse diger ameller de birlikte reddediiir.
Nitekim Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyuruyor:
"Farz namazlar teraziye benzer, dogru tartan karsiligini görür.."
Yezid-ür Rekkasî (rahimehullah) der ki, «Rasûlüllah'in (S.A.S.) namazi öylesine dengeli ve biteviye olurdu ki, sanki ölçülü oldugu sanilirdi.»
Peygamberimiz (S.A.S.) buyurur ki:
"Ümmetimden iki kisi düsünün, her ikisi de namaza dururlar, rukü ve secdeleri aynidir, fakat ikisinin namazi arasinda yer ile gök arasi kader derece farki vardir.»
Peygambe (S.A.S.)´rimiz bu hadisi ile husu içinde kilinan namaz ile restgele kilinan namaz arasindaki farki belirtmek istemis olmalidir.
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Rukü ile secde arasinda belini dimdik dogrultmayan kula Allah (C.C), Kiyamet Günü bakmaz."
Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurur:
"Kim vaktinde namaz kilarsa, abdestini tam alirsa, rukü ve secdelerini âdabina uyarak yerine getirirse ve namazda husu içinde bulunursa, o kulun namazi bembeyaz ve parlak bir kiliga bürünerek göge yükselir ve yücelirken der ki; Bana karsi nasil titiz davrandinsa Allah (C.C) da seni öyle korusun.»
Suna karsilik kim namazi vaktini geçirerek kilar, abdestini bastan savma alir, rukü ve secdelerini âdaba aykin sekilde yapar ve namaz esnasinda husu ve saygidan mahrum bir vurdumduymazlik tavri takinirsa, o kimsenin namazi da kapkara bir görünüse bürünerek göge yükselirken «Beni nasil rezil ettiysen, Allah (C.C) da seni öyie rezil etsin» der.
Allah (C.C)'in diledigi gün, gelince de bu namaz kirli bir çamasir gibi dürülerek sahibinin yüzüne çalinir."
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyurur ki:
"En çirkin hirsizlik, namazindan çalanin hirsizligidir."
Ibni Mes`ûd (R.A.) buyurur: «Namaz bir teraziye benzer, kim dogru tartarsa karsiligini alir, kim egri tartarsa bilmelidir ki, ulu Allah (C.C):
«Vay egri tartanlarin basina geleceklere!» diye buyuruyor. (Mutaffifin Sûresi - 1)
Büyük âlimlerden biri buyurur; «Namaz, ticarete benzer; nasilki tüccar sermayeyi ödemeden kâra geçemez ise, farz namazlarini kilmayan kulun da, nafile namazi kabul edilmez.»
Namaz vakti geldigi vakit Hz. Ebü Bekr (R.A.) yaninda bulunanlara söyle seslenirdi:
«Kalkiniz, kendi elleriniz ile tutusturdugunuz Allah (C.C)'in atesini söndürünüz.»
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Namaz, agirbaslilik ve tevazudan baska bir sey degildir."
Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Sahibini çirkin davranislardan ve egriliklerden alakoyamayan namaz, Allâh (C.C)'dan daha da uzaklastirir, gafil kimselerin namazi ise çirkin davranislardan ve egriliklerden alakoymaz."
Yine Peygamber'ime (S.A.S.) söyle buyurur:
"Nice namaza duran vardir ki, namazindan yorgunlukla, ayaküstü dikilmekten baska bir sey ellerine geçmez."
Burada kasdedilenler, gafil kimselerdir.
Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) buyurur ki:
"Kisi, kildigi namazin suurlu olarak edâ edebildigi kadarindan sevab bekleyebilir."
Ehl-i ma'rifete göre namaz dört esâsdan ibarettir:
1 — Bilerek namaza girmek,
2 — Edeb ve haya içinde ayakta durmak,
3 — Bütün rükünlerini hürmet içinde edâ etmek,
4 — Endise içinde namazdan ayrilmak .
Velilerden biri: «Kalbini hakikat üzere mesgûl etmeyenin namazi fâsiddir» buyurur.
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Cennet'te «Efyah» adli bir nehir vardir. Içinde inci ve yakutlar ile oynayan Allah'in zaferandan yarattigi huriler vardir. Ulu Allah (C.C)'i yetmis bin dilde tesbih ederler, sesleri Hz. Davud'un (A.S.) sesinden daha tatlidir. «Biz namazini husu ve titizlik içinde kilanlara -âitiz» derler. Ulu Allah (C.C) da «Öylelerini kendi evime yerlestirir ve seni ziyaret edebilenlerden kilarim» diye buyurur."
Anlatildigina göre ulu Allah (C.C) Hz. Musa'ya (A.S.) söyle vahyetti;
«Yâ Mûsâ, beni zikrettigin zaman vücûdun ürpermesin, beni zikrederken husu içinde ve derli - toplu ol. Beni zikrederken dilinden çikan söz kalbinden süzülüp gelsin, huzurumda durdugun zaman boynu bükük bir kölenin edâsini takin, benden bir sey dilerken kalbin ürkek ve dilin dogru sözlü olsun.»
Rivayete göre, Allah (C.C.) ona söyle vahiy buyurdu:
"Ümmetinin âsilerine söyle de:
Benim adimi agizlarina almasinlar, çünkü adimi ananlari anmak benim hükmümdür, buna göre onlar adimi aninca ben de onlari lanetle anarim. "
Bu hüküm zikir sirasinda gaflette olmayan âsiler için söz konusudur. Gaflet ile asiligi bir araya getirerek Allah (C.C)'i zikredenlerin halini varin siz düsünün!
Sahabinin birisi söyle demistir: «Insanlar mahsere namazdaki durumlan gibi sevkedilirler. Namazda derli - toplu, suurlu olan ve kildigi namazdan haz ve saadet duyanlar, mahserde de öyle olurlar. Namaz esnasinda tarif ettigimiz edaya zit bulunanlar mahserde de öyle olurlar.
Peygamber'imiz (S.A.S.) bir gün namazda sakali ile oynayan birini gördü ve söyle buyurdu:
«Bu odamin eger kalbinde korku olsa, azalarina aksederdi, kalbinde korku olmayanin namazi kabul olmaz.»
Bilesin ki ulu Allah (C.C) namazini husu ve alçak gönüllülük içinde kilanlari, çesitli âyetlerde övmüstür. Bu husûsdaki âyetlerde geçen bazi ifadeler söyledir:
«Onlar ki namazlarinda husu içindedirler», «Onlar ki namazlarinda devamlidirlar.»
Bildirildigine göre namaz kilanlar çoktur, fakat namazini husu içinde kilanlar azdir. Hacca gidenler çoktur, fakat yaptigi haccin icaplarina uyanlar azdir. Kuslar çoktur, fakat bülbül azdir. Âlim çoktur, fakat bildigine göre amel eden âlim azdir.
Namaz, Allah (C.C)'in emirlerine boyun egme yeri, husu ve alçak gönüllülük kaynagidir. Namazin kobul edilip edilmedigi, bunlar ile anlasilir. Namazin caiz olma sartlari ile kabul edilme sartlari ayri ayridir. Namazin caiz olma sarti, farzlarinin yerine getirilmesidir. Kabul edilmesinin sarti da husu ve takva içinde kilinmasidir.
Nitekim ulu Allah söyle buyurur:
"Namazlarini husu içinde kilan mü'minler kurtulusa ermislerdir."
(Mü'minun: 1-2)
Takva sarti ile ilgili olarak da ulu Allah (C.C) söyle buyurur:
"Ulu Allah, sadece takva sahiplerinin ibadetini kabul eder." (Mâide Sûresi - 27)
Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurur:
"Kalbi ile Allah (C.C)'a yönelmis olarak iki rek'at namaz kilan kimse anasindan yeni dogmus gibi bütün günahlarindan arinir."
Bilesin ki, namazda iken insani husu ve suur halinde bulunmaktan içe dogan duygu ve düsünceler alakoyar. Bunlari kesinlikle kovmak gerekir. Bunlari kovmada basarili olabilmek için ya los yerde veya oyalayicilardan arinmis sade bir yerde namaz kilmak gerekir. Gürültü, islemeli yer dösemeleri ve süslü elbiseler insani ve suur halinden alakoyan baslica oyalayicilardir..
Nitekim rivayete göre Ebü Cehm, Peygamber (S.A.S.)'imize amblemli bir kemer bagi hediye etmisti. Fakat Peygamber (S.A.S.)'imiz ilk namazdan sonra onu belinden çözdü ve dedi ki; «Onu Ebû Cehm'e geri götürün, çünki o. beni namazda oyaladi.»
Yine Peygamber'imiz (S.A.S.) bir gün takunyesinin çemberinin yenilenmesini emretmisti. Namaza durunca yeni oldugu için gözü ona takildi, bunun üzerine yeni çemberi sokup eskisini takmalarini emretti.
Peygamberim (S.A.S.)´izin parmaginda altin yüzük vardi, altin yüzük henüz haram kilinmamisti, bir mimberde hutbe okurken bu yüzügü parmagindan çikarip atti. Sebebini de söyle açikladi: «Size bakarken zaman zaman gözüm ona takiliyor, beni oyaliyor.»
Yine rivayete göre Ebu Talha (R.A.) bir gün evinin bchçesinde namaz kiliyordu, bu sirada bir kus bahçedeki agaçlardan birinin yapraklan orasinda uçup kaçmaya çalisiyordu. Manzara Ebû Talha'nin hosuna gitmisti, bir müddet gözünü oradan ayiramadi. Bu arada kaç rek'at kildigini sasiriverdi.
Namazdan sonra karsilastigi fitneyi Peygamber (S.A.S.)'imize anlatti, ve «O bahçeyi sadaka olarak veriyorum, onu dilediginiz sekilde degerlendiriniz» dedi.
Yine bir sahabî hakkinda rivayet edildigine göre, bu zat da bahçede namaza durmustu. Hurma agaçlarinin meyva ile yüklü oldugu bir mevsimdi. Gözüne hurma agaci ilisti ve hosuna gitti. Bu orada kildigi rek'atlarin sayisini sasirdi.
Namazdan sonra hemen Hz. Osman'a (R.A.) kosarak durumu anlatti ve «O bahçeyi hazîneye bagisliyorum, onu Allah (C.C) Yolu'nda degerlendir» dedi. Hz. Osman (R.A.) bahçeyi elli bin dirheme satti.
Selefden biri der ki: «Su dört sey namazi zedeler:
1 — Secde yerinden baska tarafa bakmak.
2— Yüzü sivazlamak,
3 — Secde yerinin kum ve çakillarini atmak,
4 — Önünden gelip geçme ihtimalinin bulundugu yerde namaza
durmak.»
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
"Namaz kilan kimse bakislarim secde yerinden baska tarafa kaydirtmadikça Allah (C.C), ona dogru dönüktür."
Hz. Ebû Bekr-es Siddîk (R.A.) namazda direk gibi dimdik dururdu. Bir kisim sahâbiîer rükû'da öylesine düzgün ve uzunca kalirlardi ki. kuslar onlari cansiz korkuluklar sanarak sirtlarina konarlardi.
Biliyoruz ki, saygi duyulan yüksek mevkideki kullar önünde bile merasime bagli bazi saygi gösterileri uygulanmasi gerekir. Buna göre padisahlarin padisahi huzurunda dururken belirli bir takim edeb ve hürmet esaslarindan sarf-i nazar etmek nasil düsünülebilir?
Tevrat'ta söyle yazili oldugu bildirilir;
«Ey Âdemoglu! Huzurumda durmus namaz kilarken aglamaktan çekinme, cunki ben sana kalbinden daha yakinim ve nurum gaybi da görür.»
Rivayete göre Hz. Ömer. (R.A.) bir gün mimberde iken söyîe dedi:
«Insan müslüman olarak sakalini agarttigi halde Allah (C.C)'in rizasini kazanacak bir tek namaz bile kilmamis olabilir.» Dinleyiciler; «Bu nasil olur?» diye sorunca su cevabi verdi; «Adem yeterince husu ve alcak gönüllülük içinde ve Allah (C.C)'a yönelerek namaz kilmaz.»
Ebû Aliye'ye (R.A.):
"Onlar ki namazda gaflet içindedirler." (Maun Sûresi - 5)
Âyet-i Kerimesinin mânâsini sordular, o da söyle cevap verdi. «Âyette kasdedilenler. öyle kimselerdir ki, namaz kilarken sasirirlar, daha bir rek'at mi, yoksa iki rek'at mi kilarak selâm vereceklerini kestiremezler.»
Hasan (R.A.) ayni konuda «Oyalanarak namaz vaktini kaçiranlar kasdediliyor» demistir.
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyurur ki:
"Ulu Allah (C.C)söyle buyurur:
"Kulum benim azabimdan ancak üzerine farz kildigim ibadetleri edâ etmekle kurtulabilir."
Allah'dan Başkasını Dost Edinmek
Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:
"Zâlimlere meyletmeyiniz ki, cehennemi boyLamayasiniz. Zaten Allah'dan baska yardimcilariniz yoktur. Sonra O'ndan yardim göremezsiniz."
(Hûd Sûre-i Celilesi. 113)
Bir tefsir âlimi yukardaki âyet hakkinda sunlari yaziyor, «Bütün dil âlimleri âyette gecen «rükün» kelimesinin azlikcokluk farki söz konusu olmaksizin kayitsiz sartsiz olarak «meyil ve siginma» mânâsina geldiginde görüsbirligi içindedirler.
Abdurrahman Zeyd. «Buradaki Ruk'un» yardakçilik etmektir. Bu da zâlimlerin küfrüne karsi ses çikarmamaktir» der.
Ikrime {R.A.) ise onlara meyil göstermeyin yasaginin «Onlar ile hiç bir sekilde isbirligi yapmayiniz» demek oldugunu belirtir.
Anlasiliyor ki âyetle umumî olarak müsriklerle fasik müslümanlara meyil etmek yasaklanmistir.
Nisabûrî tefsirinde der ki, «muhakkikler bu âyette yasaklanan "meyil gösterme" nin «zalimlerin tutumundan memnun olma, onlarin yolunu baskalarina karsi övmek ve güzel göstermek ve onlarin her hangi bir haksiz davranisina ortak olmak» demek oldugunu belirtiyorlar. Bu görüsü ileri sürenlere göre, her hangi bir zarari önlemek üzere veya geçici de olsa belirli bir yarar saglamak amaci ile zâlim yetkililere basvurmak âyette yasak onan «meyil göstermek» mefhûmuna girmez.
Nisabûrî diyor ki «Bence bu görüs, yasama ve ruhsat yoludur, zâlimlerin hepsi ile uzak kalmak iktiza eder, Allah (C.C) kuluna kâfi degilmidir?
Ben de derim ki Nisaburi [r.a.) dogru söylemistir, zâlimlere meyletme maddesini kökünden kesmek evlâdir. Bu husus bu zamanlardaki kötülükten nehiy, iyilige emir mümkün olamiyor. Halbuki zâlimlere meyletmede nice aldanma ve aldatmalar vardir. Bazi bakimlardan davranislari zulüm sifatini kazananlara belli belirsiz meyil göstermek, insani bu sekilde cehennemin atesine yakalanmaya sürüklüyorsa zulüm ve haksizligin içine batmis, kimseler son derece meyletmek, onlarin çevresine katilmaya, yardakçilari olmaya can atmak, onlarla semimi ahbapliklar kurup kötülüklerinde davranis ortakligina girismek, verdikleri nisan ve rütbeleri takinmaktan iftihar duymak, onlarin geçici saltanatinin parlakligina kamasan gözlerle bakmak, aslinda basak tanesinden daha dayaniksiz ve sivrisinek kanadindan daha güçsüz olduklari halde geçici olarak ellerinde bulunan ihtisama imrenmek, eger bütün bunlar, böylesine yürekten taraftar olmaktan ileri gelmiyorsa, bunlar hakkinda ne demeli, istenen de...
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— insan dostunun dinindendir. Buna göre herkes kimleri dost edindigine iyi baksin.»
Rivayet olunur ki Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurmustur:
«— Iyi bir sohbet arkadasi misk saticisi gibidir, sana misk vermese bile üzerine kokusu bulasir. Kötü bir sohbet arkadasi körük çekene benzer, tutusturdugu ates seni yakmasa bile üzerine dumani bulasir.»
Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:
«— Allah'dan baskalarini dost edinenler, agdan yuva yapan örümcek gibidirler. Oysa ki, eger bilseler, hiç süphesiz örümcek yuvasi yuvalarin en çürügüdür»
(Ankebût Sûre-i Celilesl - 41)
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— Bir zengine zenginliginden- dolayi saygi gösteren kimse dininin üçte birini kaybetmistir.»
Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— Fâsik övüldügü zaman Allah (C.C) gadaba gelir ve bu yüzden Ars titrer.»
Ulu Allah (C.C) buyuruyor ki:
"O gün biz herkesi teker teker imami ile çagirinz. Kitabi sagdan verilenler yok mu? Onlar kitablarini okurlar ve en ufak bir haksizliga ugratilmadiklarini görürler»
(Isra Sûre-i Celilesi - 71)
Herkesin imâmi çagrildigi bildirilen yer. «Arasat» meydanidir. Tefsir âlimleri âyette «herkesin teker teker birlikte çagirilacagini» belirttigi "imam"`in ne mânaya geldigi hakkinda farkli görüsler ileri sürüyorlar.
Ibni Abbas (R.A.) ile ona katilanlarin görüsüne göre âyetteki "imâm", içinde herkesin amelleri yazili bulunan defterdir. Buna göre âyetten maksadin herkes defteri ile birlikte hesaplasmaya çagrilacagini belirtmektir. Kur'an'in su âyeti de bu görüsü desteklemektedir.
Ulu Allah (C.C) söyle buyuruyor:
«— Amel defterî sagindan verilenlere getince onlar, «îste defterim, alin okuyun onu» derler. Buna karsilik defteri soldan verilenlere gelince onlar da «keske defterim bana verilmeseydi!» derler.»
(Hakka Sûre-i Celilesi. 19—25)
Ibni Zeyd (r.a.) der ki imâm gökten indirilen kitaptir. Buna göre insanlar. «Ey Incil Ümmeti». «Ey Tevrat Ümmeti» ve «Ey Kur'an Ümmeti» diye huzura çagirilacaklardir.
Mücahid ve Katade'ye (r.a.) göre "imâm" ümmetlerin peygamberleri demektir. Buna göre «Ibrahim (A.S)'e bagli olanlari getirin.» «Musa (A.S)'ya uyanlari getirin», «Isa (A.S)'ya uyanlari getirin» ve «Muhammed (S.A.S)'e uyanlari getirin» denilecektir.
Hz. Ali (r.a) buyurur ki; «Bu âyetteki "imâm", insan topluluklarinin her devirdeki imâmi demektir. Buna göre her asrin halki, emirlerini uygulayip yasaklarindan kaçindiklari önderle huzura, cagrilacakiardir.
ibni Ömer'in. rivayet ettigi sahih bir hadise göre Peygamberimiz (S.A.S.) söyle buyurmustur.
"Allah (C.C) Kiyamet günü bizden önce ve sonraki bütün insanlari bir araya topladigi zaman her gaddar namina bir sancak dikilerek» «bu adam falan falan kimselere haksizlik eden kisidir» diye ilân edilir.»
Ebû Hureyre (R.A.) tarafindan rivayet edildigine göre. Peygamber'imiz (S.A.S.) yukardaki âyetin açiklamasi hakkinda söyle buyuruyor:
«— Onlardan biri çagirilarak defteri sagdan verilir, boyu atmis arsim olacak sekilde uzatilir, yüzü bembeyazdir. Basina parlak inciden bir tac konur. Adam hemen arkadaslarinin yanina kosar, uzaktan onu görünce hep birlikte «Allah'im! 8u adami bizim yanimiza getir, onu hakkimizda ugurlu eyle, diye dua ederler. Adam yanlarina varinca onlara «müjdeler olsun, hepiniz ayri ayri benim gibi olacaksiniz» der.»
Kâfire sira gelince yüzü kararir, boyu Hz. Adem (A.S) suretine göre altmis arsin olacak sekilde uzatilir. Onun basina da kâfirliginin alâmeti olacak bir tac giydirilir. Arkadaslari onu görünce hep birlikte «Allah'im! bunun serrinden sana siginiriz, onu bizden irak eyle, onu yerin dibine batir» derler. Fakat adam onlara gelerek «Kahrolasicalar, hepiniz bu kiliga gireceksiniz» der.
Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:
«— Yeryüzü siddetli sarsinti ile sarsildigi zaman. Yeryüzü bütün agirliklarini disariya çikardigi ve insan «buna ne oluyor» dedigi zaman. O gün yeryüzü bütün haberini söyler. Çünki Rabb'i ona öyle vahyetmlstir. O gün insanlar, kendilerine amalleri gösterilmek üzere bölük bölük çikarlar. Kim zerre agirliginca iyilik yaparsa onu görür, kim zerre kadar kötülük islerse onu görür . ( Zilzâl Sûre-i Celilesi, 1—Cool
Ibni Abbas (R.A.) yukardaki sûrenin «yeryüzü bütün agirliklarini çikardigi zaman» mealindeki âyeti açiklarken «yâni yeryüzü en derin tabakasindan sarsilcrak içindeki bütün ölüleri ve gömülü hazineleri disariya bikarir» demektedir.
Ebû Hureyre'nin (R.A.) rivayet olunduguna göre Peygamberimiz (S.A.S.) söyle demistir:
"O gün yer haberlerini söyler» âyetini okuduk da onun söyleyecegi haberler nelerdir, biliyor musunuz? dedi. Sahâbiler «Allah (C.C)ve Rasûl'ü bilir» dediler.
Bunun üzerine Peygamber (S.A.S.)´imiz buyurdu ki: «yeryüzünün haberlerini söylemesi her köle ve cariyenin üzerinde isledigi her amel hakkinda sahitlik etmesidir.»
Taberanî'ye göre Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— Yerden korunun. Çünki o sizin ananizdir, ayrica onun üzerinde, iyilik olsun, kötülük olsun her kim ne islerse onu haber verecektir.»



haydarı kerrar
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Tevekkül'ün Fazileti
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Cömertliğin Fazileti
» Sıdk'ın Fazileti
» KUR'AN OKUMANIN FAZİLETİ VE ADABI

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
buharalıbilvanisli.com :: İslam Ahlakı ve Tasavvuf :: Nakşibendi :: Nakşibendi :: Kadiri ve Rufa-i :: Diğer Tarikatlar :: Tasavvuf Genel Konular-
Buraya geçin: