Sünnete Uymak Ruh Sağlığını Düzenler
Muhammed B. Ayaz
Aklın seçebilmesine kılavuzluk eden Kur'an ve onu hayat içinde yaşama usulüne dönüştüren sünnet, insanın yaratılışına tam uyumluluk gösterdiğinden, insanın içinden çıkılmaz ruhsal sorunlara girmesine engel olur. Çünkü yol işaretleri gibi uyaranlarla bunu sağlar. Bir musibet halinde kişinin ruhsal yapısını onarır ve daha kuşatıcı bakış sağlar. İlâhî bilgiden uzak hayatlar kırılgan yapıdadırlar.
En iyi durumda tecrübî bilgi ile hareket ederler. Ancak çoğunlukla zayıf kişilikli olduklarından bunu hayata geçiremezler.
Sünnet aynı zamanda hayatın ayrıntılarına bir ölçü getirmesi sebebiyle üzerinde durulmalıdır. Modern yaşam tarzının müslüman hayatına girmesi ile kişi, savrulmaya karşı savunmasız kaldı. Dini ile zayıf bağlar içinde olanlar bu savrulmayı daha derinden yaşarken, sünnete uyanlar ayakta kalabilmektedir. Dînî aidiyet dışında müslümanın kendisini koruması imkânsızdır. Sünnet hayata incelik katarak saadet yoluna götüren büyük bir hikmettir. Sünnet ölçüleri kişiyi ruhsal çalkantılara sebep olacak hatalardan alıkoyar.
İnsanın bütününü esas alıp onu şekillendirmeye ve şahsiyet oluşumuna katkısı olan sünnetin, insan psikolojisine katkılarını burada bir iki noktada ele alabiliriz.
Öncelikle kişiliğin inşası için gerekli olan ahlak ilkeleri Kur’an ve sünnetle belirlenmiştir
Sünnete uymak, temel vecibelerde olduğu kadar ayrıntılarında da yer alan, uyulmadığında, insanın ruh sağlığını bozacak derecede önem arz etmektedir.
Bilimsel bilgi, akıl ve tecrübeye dayalı Psikolojinin, dünyacı insan tipine yönelik sağaltım çalışmalarında din eksenli bilgi dışlanmaktadır. Hâlbuki din, insan yaratılışında takdir edilmiş tehlikeleri ve bundan kurtulma yolları hakkında geniş bilgi vermektedir. İnsan ruh sağlığını etkileyen bu faktörler; şeytanın aldatması, nefsanî arzular, heva ve hevesin etkili olduğu kişilik, haset ve nazarın etkileri ve diğer kalp marazlarıdır. Bu illetler insan ruh sağlığını direkt etkilemektedir. Bunlardan kurtulma yolları ancak dinin belirlediği yöntemlerdir. Psikolojik teşhis ve tedavilerin etkisi bu alanda sınırlıdır.
Peygamberimizin örnek davranışları son derece sağlıklı ve güçlü bir ruh disiplini sağlamaktadır. Sünnete uygun davranışların ahiret için kurtarıcı olduğu bilinmektedir. Ancak sünnet, dünya için emsalsiz bir örnek şahsiyet inşa etmektedir. Bu kişilik yapısı insana kendi sorunlarını onaracak gücü vermektedir.
Konu Hakkında Birkaç Hadis
İnsanın uykudan uyanma biçiminin onun gün boyunca ruh sağlığını etkilediği bilinmektedir. Modern tıbbın bu konuda vardığı sonuçlar sınırlıdır. Ancak bir hadiste bu konu tafsilatlı olarak açıklanmaktadır: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Biriniz uyuyunca ensesine şeytan üç düğüm atar. Her düğümü atarken, düğüm yerine eliyle vurarak "üzerine uzun bir gece olsun, yat" dileğinde bulunur. Adam uyanır ve Allah'ı zikrederse bir düğüm çözülür, abdest alacak olursa bir düğüm daha çözülür, namaz kılarsa bütün düğümler çözülür ve böylece canlı ve hoş bir hâlet-i ruhiye ile sabaha erer. Aksi halde habis ruhlu (içi kararmış) ve uyuşuk bir halde sabaha erer."
Şeytanın iğvası tıbbın alanına girmez, bu sebeple kişide meydana gelecek iç daralmaları ve karamsarlık gibi sıkıntılar, yanlış teşhis edilir. Bu hadisten haberdar olanlar ise güne genişlemiş bir göğüs ve ümitle başlarlar.
Öfkelenmek de insanın pişmanlık duyduğu bir durumdur. Bir an içimize sığdıramayıp sabırsızlıkla hüküm verir ya da şiddet gösteririz. Öfkeli kişilikler kaynağın şeytan olduğunu bilmediklerinde bunu, bozuk ruh hali olarak görüp doktora başvurabilirler. Öfkelendiğinde insanlar çevrelerine zarar vermeyi ya da huzuru bozmayı kaçınılmaz görürler. Hâlbuki İslam’a tâbi olmuş biri hemen sünnete yapışır. Hz peygamber sallallahu aleyhi ve sellem:
“Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın.” Diğer bir hadiste ise:
"Biriniz ayakta iken öfkelenirse hemen otursun. Öfkesi geçerse ne âlâ geçmezse yatsın." buyurmuştur. Sabırsızlık ve tahammülsüzlük öfkeye kaynaklık etmektedir.
Şüphelenmek de muallel bir durumdur. Bu bir bakıma vesvesedir. Örneğin obsesif-kompulsif takıntılar olarak tanımlanan, temizlik takıntısı da büyük oranda şeytanın vesvesesidir. Bireyi derin bir sıkıntı içine sokup hastalığa sebep olur. Bu konuda
"Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor:
"Abdest (sırasın)da vesvese veren bir şeytan vardır. Adı da el-velehân'dır. Öyleyse suyun vesvesesinden kaçının."
Diğer hadiste Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“Şeytan insanın vücudunda kan gibi dolaşır, Onun sizin kalbinize bir kötülük – veya bir şüphe atmasından korktum” buyuruyor. Görüldüğü gibi insana bilinçdışı bir varlığın etkisi -bilimselliğe uymasa da- onun hayatını son derece çekilmez bir hâle getirmektedir.
Batı kültüründe insanların başlarına gelen her sıkıntıda psikologa başvurdukları bilinmektedir. Her sorunu mutlaka giderme saplantısı, maalesef müslümanlara da sirayet etmiştir. Hâlbuki imtihan olunmak için verilmiş bu sorunlar, ancak sabır gösterildiğinde atlatılır. Aynı zamanda ahiret için kazanımdır. Bu çok kıymetli bilgiyi Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle zikrediyor:
“Yorgunluk, sürekli hastalık, tasa, keder, sıkıntı ve gamdan, ayağına batan dikene varıncaya kadar müslümanın başına gelen her şeyi, Allah, onun hatalarını bağışlamaya vesile kılar.”
Sadece bu hadis, sorunlara karşı engin bir bakış sağlar. Önemli oranda ruh sağlığını düzenler.
Sünnete uyarak ruh sağlımızı mükemmel derecede koruruz. Kur’an’la birlikte yaşanılan sünnet, hayatın en ince ayrıntılarına kadar ölçü ile belirlenmiştir. Yukarıdaki örnekler gibi ruh sağlığına katkısı her zaman açık olamayabilir. Hz. Peygamberde tecelli etmiş hikmetlerin herkese malum olması zorunlu değildir. Bu bakımdan hikmeti kapalı da olsa O’nun hayatını adım adım izleyenler insanlığın en tutarlı ve huzurlu bireyleridir.
(Muhammed B. Ayaz / İlkadım dergisi )