buharalıbilvanisli.com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

buharalıbilvanisli.com

Sofilerin Buluşma Noktası Buhara
 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
buharalıbilvanisli.com Son Konular
KonuYazanGönderme Tarihi
Salı Şub. 08, 2011 11:13 am
Cuma Ocak 28, 2011 9:56 am
Salı Ocak 11, 2011 10:43 pm
Salı Ocak 11, 2011 10:41 pm
Çarş. Ocak 05, 2011 8:01 am
Çarş. Ocak 05, 2011 7:57 am
Çarş. Ocak 05, 2011 7:40 am
Salı Ocak 04, 2011 6:58 pm
Salı Ocak 04, 2011 6:32 pm
Salı Ocak 04, 2011 6:32 pm
Salı Ocak 04, 2011 9:37 am
Ptsi Ocak 03, 2011 7:15 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 7:02 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 6:55 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 6:43 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 6:27 pm
Perş. Ara. 30, 2010 10:23 am
Perş. Ara. 30, 2010 8:27 am
Paz Ara. 26, 2010 2:53 pm
Paz Ara. 26, 2010 2:43 pm
Cuma Ara. 24, 2010 8:11 pm
Cuma Ara. 24, 2010 1:34 pm
Cuma Ara. 24, 2010 8:50 am
Perş. Ara. 23, 2010 1:19 pm
Perş. Ara. 23, 2010 8:12 am
Similar topics

 

 “Cenâb-ı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.” ifadesini nasıl anlamalıyız?

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
FİKİRDEĞİRMENİ

FİKİRDEĞİRMENİ


Mesaj Sayısı : 53
Kayıt tarihi : 04/10/10
Nerden : Karaman

“Cenâb-ı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.” ifadesini nasıl anlamalıyız?  Empty
MesajKonu: “Cenâb-ı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.” ifadesini nasıl anlamalıyız?    “Cenâb-ı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.” ifadesini nasıl anlamalıyız?  Icon_minitimeÇarş. Ekim 27, 2010 11:03 am

Yetmişbin perde, İlahî isimlerin tecelli mertebeleri olarak açıklanıyor.

Mesela, şu ibarelere bakalım: “...Bütün mevcudatı kat’edip, cüz’iyetten çıkıp, külliyetin meratibinde gitgide binler hicablardan geçip, tâ bütün mevcudata muhit bir ismine yanaşır, ondan daha ileride çok meratibi kat’eder. Sonra bir nevi kurbiyete müşerref olur.” (Sözler)

Bu ifadelerden anlaşılacağı gibi, her bir İlâhî ismin bile nice perdeleri, nice tecelli mertebeleri var.

Yine Nur Külliyatından Miraç risalesinde, yetmiş bin perdenin, “berzah-ı esma ve tecelli-i sıfat ve ef’al ve tabakat-ı mevcudat” olduğu ifade edilir. Bir başka bahiste ise, Cenâb-ı Hakkın “huzur-u kibriyasına perdesiz girmek istenilse, zulmanî ve nuranî, yani maddî ve ekvanî ve esmaî ve sıfatî yetmiş binler hicabdan geçmek” gerektiği vurgulanır.


“Maddî ve ekvanî” şeklinde tavsif edilen zulmanî perdeler şu gördüğümüz madde âlemidir; bunlar bir önceki vecizede “tabakat-ı mevcudat” şeklinde ifade edilmişlerdir. Nuranî perdeler için “esmaî ve sıfatî” denilmiştir. Bu perdeler, İlâhî isimlerin ve sıfatların farklı mertebelerdeki tecellileridir. Bunlardan “berzah-ı esma ve tecelli-i sıfat ve ef’al” olarak bahsedilmiştir.

Soframıza dizdiğimiz nimetlerde Allah’ın Rezzak ismini çok küçük bir perdede okuyabiliriz. O anda üç dört nimeti, yine üç dört kişi yemektedir. Şehrimizdeki yüz binlerce insanı, sofraları başında hayal etsek, Rezzak ismini daha geniş bir perdede seyretme imkânı buluruz. Bu yüz binleri, milyarlara taşıyalım.

İnsanlar âlemine, bir milyonu aşkın hayvan türünü de ilave edelim. İçinde bulunduğumuz zamanı genişletelim; geçmiş asırları düşünelim, gelecek nesillere nazar edelim. Her defasında bu İlâhî ismin tecellilerini daha geniş bir dairede temaşa etmiş oluruz. Rezzak ismi gibi bütün isimlerin de böyle en küçük daireden, en geniş dairelere kadar nice tecellileri var.

Bütün bu daireler “berzah-ı esma” ifadesiyle bize ders veriliyor.

Bir başka açıdan:

Üstad hazretleri, Sözler adlı eserinde, Kur’an’ın, “yetmiş bin perdelerden geçerek, fehm ve zekâca muhtelif binler tabaka muhataplara feyzini dağıttığını ve nurunu neşrettiğini” ifade eder.Bu kâinat kitabı gibi Kuran-ı Kerim de perde perde mânâlarla sarılı, iç içe nice sırlar ve hikmetlerle dolu. Bir perde seyredilmeden ikincisine geçilemiyor. O İlâhî fermanın menbaı olan kelam sıfatına gerçek mânâda muhatap olmak için, beşerin önünde sayılamayacak kadar perdeler var.

Sahabeleri, müçtehitleri, mücedditleri, bütün evliya ve asfiyayı ve nihayet tüm müminleri aynı Kur’an’ın terbiye ettiği düşünülürse o kelam-ı Rabbanî ile aramızda yetmiş bin perde olduğu açıkça görülür. Bütün bitkiler aynı güneşe yüzlerini dönerler, ama her biri kendi kabiliyetine göre ondan istifade eder ve feyiz alırlar. Bir bahçedeki her ağaç aynı toprağa dikilmiş, aynı su ile sulanmıştır ama her birinin başında ayrı meyveler boy göstermiştir.

Kâinat kitabı ve Kur’an-ı Kerim... Her ikisinde de yetmiş bin perde var. İnsanoğlu kalp, ruh ve akıl sahasında mesafe kat ettikçe farklı tecellilere mazhar olacak ve Rabbini tanıma vadisinde her an biraz daha yol alacaktır.

alıntı
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
ŞaHa Meftun

ŞaHa Meftun


Mesaj Sayısı : 139
Kayıt tarihi : 30/06/10
Nerden : Ankara

“Cenâb-ı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.” ifadesini nasıl anlamalıyız?  Empty
MesajKonu: Geri: “Cenâb-ı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.” ifadesini nasıl anlamalıyız?    “Cenâb-ı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.” ifadesini nasıl anlamalıyız?  Icon_minitimeC.tesi Ekim 30, 2010 6:28 pm


Allah razı olsun paylaşımınız için .
Zulmani ve Nurani perdeler var ve nurani olanları da geçmek ancak zikirle mümkün ..Bu konuyla ilgili Halveti şeyhi Mehmet Dumlu Kütahyavi'nin sohbetinden bir alıntı yapmak istiyorum...

"Yetmiş bin hicâb geçeriz Hakk'ı her şeyde sezeriz......"
Allah'la kul arasında yetmiş bin perde vardır. Yarısı nuranî, yarısı zulmânî hicapdır. Zulmanî hicaplar, seyyiât, kötülükler, içki, kumar, zina, kalp kırmak, zulmetmek vs. yani günah sayılan bütün davranışlardır. Bunlardan geçmek, bir yerde kolay sayılabilir Ancak nuranî hicaplardan geçmek zordur. Neden? Eğer kılınan namazdan, tutulan oruçdan, yapılan hayır ve diğer hasenattan, ibadet ve tâ'atten nefis haz duyup kendine mal ettiyse bu da hicapdır.

İbadet ve tâ'atten maksat, ahlâk-ı hamide ve nefsi tezkiye etmektir. İbadeti, nefsine mal edip kişi şımardıysa o ibadete istiğfar, istiğfara da istiğfar gereklidir. Sokaktaki insanların çoğu, yaptıkları ibadet u tâ'atten dolayı şımarırlar: "Allah ne istiyor, daha? 'Namaz' dedi. Kıldık. 'Oruç' dedi. Tuttuk. Hacca gittik. Zekatı verdik. Kelime-i şahadeti zaten dilimizden düşürmüyoruz," derler. Bunlarla bittiğini sanırlar, ama ehlullah öyle demiyor. Niyazî Mısrî Hazretleri:

Namaz oruç, hac, zekât günâh kirin giderir
Darb-ı zikir olmasa gönül pası silinmez
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
şaha kurbanım

şaha kurbanım


Mesaj Sayısı : 5
Kayıt tarihi : 09/11/10
Yaş : 45
Nerden : kayseri

“Cenâb-ı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.” ifadesini nasıl anlamalıyız?  Empty
MesajKonu: Geri: “Cenâb-ı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.” ifadesini nasıl anlamalıyız?    “Cenâb-ı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.” ifadesini nasıl anlamalıyız?  Icon_minitimeSalı Kas. 09, 2010 11:54 pm

beş vaktini kılarsan yeter diyenlere çok güzel bir cevap allah razı olsun
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
“Cenâb-ı Hak yetmiş bin perde arkasındadır.” ifadesini nasıl anlamalıyız?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Zât-ı İlâhi kavramını nasıl anlamalıyız?
» KUR'ÂN-I KERÎM NASIL BİR KİTAPTIR
» Oruç vücudu nasıl temizler ?

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
buharalıbilvanisli.com :: İslamiyet Genel :: Allah (c.c) Hazretleri-
Buraya geçin: