Hatme duasındaki seyda HAZRETLERİ KADDESALLAHU SIRRUHUL AZİZ bölümündeki "irşadil mürşidin" sözüyle alakalı olarak bir şeyhin seyda hazretlerine intisab edişi:
Elazığ veya Erzincan bölgesinden yaşlı bir zât geldi. Seydâ Hazretleri’nin huzuruna sürünerek ulaştı. Biz o zâtın sakat olduğunu zannettik. Biattan sonra normal bir şekilde yürüyerek talimat verilen yere geldi. Dikkatimi çekmişti. Talimattan sonra dedim ki: “Neden Seydâ Hazretleri’nin huzuruna bizim gibi yürüyerek değil de sürünerek gittiniz?” O zât şöyle cevap verdi: "Kardeşim, Seydâ Hazretleri şeyh değildir!" Ben celallendim. “Ne demek istiyorsun?” diye çıkıştım. O zât, "Bu sultandır!” dedi ve anlatmaya başladı:
"Ben ilmini tamamlamış, otuz üç senelik şeyhim. Bir gün benim bağlılarımdan çok sevdiğim bir sofi Seydâ Hazretleri’ne bağlanmış. Çarşıda bu sofiyi gördüm, dedim ki:
“Oğlum, neredesin?” O şahıs bana cevap olarak;
"Efendim, ben Menzil'e bağlandım, o yüzden gelemiyorum," dedi.
Ben de kendisine sitem ettim: "O zât kim?"
Cevaben: "Şeyhtir, efendim" dedi.
Ben: "Ben kimim?" dedim.
Cevaben "Siz de şeyhsiniz" dedi.
“Aramızdaki fark nedir?” dedim. Cevaben şöyle dedi:
"Efendim, ben sizin yanınıza gelip giderken bir hastalığım vardı. Yıllarca yanınıza geldim gittim o hastalığımdan kurulamadım. Ama Menzil’e gidince o zâtın elinden tuttuktan sonra o hastalıktan kurtuldum."
Ben, “Hastalığın neydi, evladım?” dedim.
"Efendim, hırsızlık alışkanlığım vardı. Bir türlü vazgeçemiyordum. Elhamdülillah, şimdi herkesten helallik diliyorum," dedi…
Şeyh anlatmaya devam ediyordu. Bir yandan da nisbet kokan çayları içmeye devam ediyorduk…
“Müridimin Menzil’e bağlanmasi ve kendisindeki değişikliği anlatması bana çok etki etmişti. Bu halet-i ruhiye ile yattım. Şöyle bir rüya gördüm: “Çok büyük bir sahrada yüz binlerce insan toplanmış. O topluluğun önünde yüksek bir mekânda çok güzel, nurlar saçan bir taht hazırlanmış. Üzerinde Reisü’l-enbiya, şefaatçimiz, Efendimiz MUHAMMED Mustafa (sav)) oturmakta idi. Ben de o topluluğun en arkasında idim. Aniden Peygamber Efendimiz (sav)) ayağa kalkarak: "Sofiler, oğlum Raşit'in çorbasını getirin!" dedi ve bir kaç kişi kazanla ortaya çorba getirdiler. ALLAH Resul’ü eline çorba kepçesini alıp karıştırmaya başladı ve şu müjdeyi verdi: “Kim ki oğlum Raşit'in çorbasından içerse biz ona kefiliz."