[b]EL-HAMÎD (C.C.)
“Övülmüş ve her senaya lâyık olan, bütün varlığın diliyle övülen.”
Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'e hamd ile başlıyoruz. Çünkü hamd edilmeye lâyık ancak Allahü Teâlâ'dır. Hamd, ihsan ve kerem sahibi ve misli bulunmaz zâtı övmektir. Âlemde, yerde, gökte her ne varsa hâl diliyle ol¬sun, kâl diliyle olsun Yüce Allah'ı tesbih ve takdis etmek¬tedir. Bütün hümd ü senalar, ta'zîmler O'na mahsustur. O'ndan başka ibâdete lâyık İlâh yoktur.
Dünya dolusu nimet O'nun, gökler dolusu devlet O'nundur. Her nimetin Mevlâsı yine O'dur. Lâlenin başına kına yakan, sünbülleri kıvrım kıvrım eden, bülbülün bir damlacık gönlüne gülün sevdasını koyan, kederli Mecnûn'u çöllere düşüren hep O!..
O'nun üzerimizdeki nimetlerini saymaya ömürlerimiz kâfi gelmez. Her şeyden evvel bizi yaratıp varlık âlemine getirmesi ödenmesine güç yetmez bir nimettir. Kendi vücudumuza bir kere ibretle bakmış olsak neler görürüz. Göz bir nimet, kulak bir nimet, akıl bir nimet, ayak, el ve baş bir nimet. Ya gönül nimeti. Çünkü o gönülle Allah sevilir, o gönül iman yatağıdır, o gönül sevdanın pınarıdır. O gönülde nice sevdalar çağlar, nice hikmetler demetlenir.
Şu halde biz, Nebiler Sultanının dediği gibi: “Elhamdülillâhi alâ külli hâl = Her bir hâl için Allah'a hamd ol¬sun.” demeliyiz.
Elimizde hiçbir nimet yoktur ki, o nimet Allahü Teâlâ'dan olmasın. Her nefeste O'nun rahmeti bizi kuşatmakta¬dır. Meselâ bir nefes aldık, ikinci bir nefesi alamamış olsak hayatımız biter. Demek ki her bir nefes için Allah'a şükür etmek durumundayız.
Bir de şu unutulmamalı: Yüce Allah'ın Hamîd olması, insanların, Zât-ı Akdes'ine hamdetmesine bağlı değildir.
İnsanlar, ister hamd etsin ister etmesin, O her hâlü kârda Mahmûd ve hamd-ü senaya müstahiktir.
Merhum Hamdi Yazır Fatiha Sûresi'nin izahında şöyle demektedir:
“Hamd, isteğe bağlı yapılan bir iyiliğe veya onun başlangıç noktası olan bir iyiliğe karşı gönül açıklığı ile o iyiliğin sahibine saygı ifade eden bir övgü sözüdür. Kısmen medih, kısmen teşekkür ile birleşen bir övgü, bir çeşit övmek veya övülmek, iyi bir övüş veya övülüş, güzel bir övücü veya övülen olmak, ciddi bir övücülük veya övülücülük hülasa bu mânâları ihtiva eden güzel ve ciddi bir sözdür.” [172]
Meselâ, güzel bir şey, büyük bir velî veya Peygamber-i Zîşan (s.a.v) Efendimiz veya bir başka peygamber medhedilebilir, övülebilir. Fakat Pey¬gamber de olsa ona hamd edilmez. Hamd, sadece Allahu Teâlâ'ya mahsustur. Çünkü peygamberleri de gönderen O'dur.
Bizi küfür zindanına düşürmeyip iman gülistanında birer fidan eyleyen Allah'a hamd olsun.
“Allah O'dur ki, (kullar) ümidi kesmişlerken yağmuru indirir, rahmet ve bereketini (her tarafa) yayar. “Vehüve'l-veliyyü'l-Hamîd = O, (kendi ihsanı ile kullarına) Velî'dir, Hamîd'dir - Hamd edilmeğe lâyıktır.” [173][172] Hak Dini Kur'an Dili, 1/71.
[173] Şûra, 28.
/b]