EL-HAYY (C.C.)
“(Ezeli ve ebedî bir hayat ile) diri olan ve her şeye gücü yeten.”
Cenâb-ı Hakk'ın azamet ve şanını ve sıfatlarının eşsizliğini bize Kur'an haber veriyor. Kur'an-ı Kerim'deki en büyük âyet, “Âyetü'l-Kürsî” dir. Ve sultanlar sultanı olan Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Allah Teâlâ” O Zât-i Akdes, O Hâlık-ı Zîşan “Ki O'ndan başka” bir Halik ve O'ndan başka “bir Mâbud yok¬tur” Ulûhiyet ve Mâbudiyet yalnız O'na mahsustur.
“El-Hayyü'I-Kayyûm = Hayyu Kayyûm olan O'dur.” Ezelî ve ebedî olan hayat Onun hayatıdır. O'na yokluk, zeval asla arız olmaz. Ve O, bizâtihî Kadîm'dir, Vâcibü'l-Vücûd'dur. Varlığında hiç kimseye muhtaç değildir.
Bütün âlemlerin halk ve tedbiri, muhafazası O'na aittir.”
Ezelden ebediyete kadar bütün hayat ve ebedîlik O'nun zâtı ile zatından dolayı kaimdir. O, Vâcibü'l-Vücuttur, yani varlığı zatının gereğidir ve her an bütün varlık âlemini idare eden ve her şeyi ayakta tutan ancak O'dur. O olmasaydı ne yer, ne gök, ne melek, ne insan, ne Cibrîl, ne bir nebî olurdu, ne dünya, ne âhiret!
O ezelî ve ebedî bir hayatla muttasıf olduğu için diri¬dir. Hay, diri demektir. Bunun zıddı ise ölü demek. Ebedî bir hayata mâlik olmayan zat, âlemlerin dizginini nasıl elinde tutar?
Allahü Teâlâ, mahlûkatından bazılarına hayat bah¬setmiştir. Meselâ insanlar hayata mazhardır. Taş, toprak, maden gibi değillerdir. Hayat sahipleri, bilgi ve faaliyet kaynağıdır. Çünkü faaliyet ve bilgi, hayatın nakışlarıdır.
Hiçbir faaliyeti ve hareketi olmayan şeylerde hayat eseri de yoktur. Yine hayat sahipleri de müsavi değildir. Meselâ: Bir ağaç, bir çiçek, bir ot, bir çemen de hayat sa¬hibidir. Onların da bir ömrü, bir hayat tarzı vardır ve on¬lar da ölür. Ağaç toprağa çakılı olduğu yerde kendine göre faaliyet gösterir. Toprağın derinliklerinde kendine yarayacak şeyleri bulur ve ondan gıdasını alır. Ağaca bile zehir verdiğiniz zaman onun kuruduğunu, yani öldüğünü görürsünüz.
Hayvanlar da hayat sahibidir. Ne var ki, hayvanattaki hayat ağaçların, nebatların hayatından daha üstündür. Hayvanlarda hareket etme serbestliği vardır. Görme, işit¬me,ve duygu mevcuttur. Yatar, kalkar, uyur, uyanır, yo¬rulur, dinlenir. Yer, içer ve daha neler neler. Bu kadar da değil, hayvanların üstünde daha üstün, daha mükemmel bir hayat var ki, bu da insanların hayatıdır. Cihanı bir hikmet üzere yaratan Allah, bu şerefi Âdem evlâdına ihsan buyurmuştur.
İnsanların, Allah'ın verdiği akıl ve ilimle nelere kadir olduğunu hep görüyoruz. O kadar ki, insan, suyu düğümler, mermere bıçak saplar. Gökte aya yol bulur, fe¬leklerin minberine oturur. Denizlerden inci toplar. Hâsılı çok işler başarır, fakat ölüme çare bulamaz.
O halde, hakiki hayat Allahü Teâlâ'ya mahsustur. Bi¬zim hayatımız O'nun kudret elindedir, yine ölümümüz de O'nun takdiriyledir. Yüce Yaratıcımızın hayatı, ilim ve ira¬deye mebde olan ezelî bir sıfattır. O'na yokluk, zeval arız olmaz. Varlığında hiç kimseye muhtaç değildir. Fakat herşey O'na muhtaçtır. O herşeyi bilir ve her şeye gücü yeter, her şeyi murad ettiği gibi yapar. Hiç bir zalim kaçıp O'nun elinden kurtulamaz. O'nu ne bir lâhza gaflet basar, ne bir an uyku. O daima hazır ve nazırdır. Eğer bir nefes uyuyacak olsa, âlemler birbirine karışır, felek değirmen taşları gibi döner, bütün hayatlar sönerdi.
O, noksan sıfatlardan münezzehtir.
O, Kadîr'dir.
O, Alîm'dir.
O, Azîz'dir.
O, Hayyu Kayyûm'dur.
Evet:
Rabbine dön, kırılsın şeytanın tuzakları,
O zaman sana yakın edecek uzakları!