ES-SAMED (C.C.)
“Cümle hacetlerin bitirilmesi, ızdırap ve dertlerin giderilmesi için tek merci' ve herkesin muhtaç olduğu yegâne varlık.”
Sonsuz kudret ve nihayetsiz rahmet sahibi olan Allahü Teâlâ “Samed” dir. Çünkü bütün hacetler O'na arz olunur ve bütün ihtiyaçları O karşılar. Yerde, gökte, toprakta, suda, dağda, denizde ve nerede bir mahlûk varsa onun ihtiyaç eli mutlaka Allah'a uzanır. Güllerin buluttan su içmesi, balıkların denizin derinliklerinde hayat sürmesi, toprağın altındaki mahlûkların rızıklanması “Samed” is¬minin bereketiyledir.
Çünkü bütün mahlûkat, zillet, ihtiyaç ve zaruret içerisinde O'na yüz tutar. Görünür, görünmez, büyük, küçük her şey O'na iltica eder. O da mahlûkunu mahrum bırakmaz. Verir de verir.
İhlâs sûresi diye meşhur olan ve bir kere okunması Kur'an-ı Kerim'in üçte birine muadil bulunan sûrede Yüce Allah buyuruyor ki:
“De ki: “O Allah'dır, bir tekdir.”
“Allah'dır, Samed'dir.”
(Yani zeval bulmayan bir bakîdir. Dâimdir, herkesin ve her şeyin doğrudan doğruya muhtaç olduğu ve kasdet-tiği yegâne varlıktır, ulular ulusudur. O Hâlık-ı Alem, bütün mahlûkatın kendisine teveccüh ve iltica edeceği Zât-ı Ehadiyyettir.)
Âlemler dolusu halk ve dünya dolusu mahlûk O'na muhtaçtır. O ise hiçbir şeye muhtaç değildir. Herkesin seyyidi ve Mevlâsı'dir. O, âleme bir bahar vermeyecek olursa, insanlar baharı rüyalarında bile göremezler. Yine O, bahçelere güller hediye etmezse ağaçların dalında çiçek görmek mümkün olmaz. Gecenin eli de ona açılır, gündüzün eli de...
Melekler O'nun zikrine doyamaz. Kimi kıyamda, kimi rükûda, kimi secde halinde hep O'nu teşbih ederler. Pey¬gamberler de O'nun elçileridir. Emrinden dışarı çıkamazlar. Herkes O'nun mülkünde,. O'nun emrindedir.
Hani halk arasında; “bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır” derler. Bir kahvenin kırk yıl hatırı olursa, Allahü Teâlâ'nın hiç hatırı düşünülmez mi? Kullarını bunca ni¬mete ve devlete mazhar eden Zât-ı Ehadiyyet nasıl unutu¬lur?
Ne şaşılacak şey ki insanların yolunu bazı kere şeytan vurur da, o insanlar nimetlerini yiyip durdukları Hâlık-ı Zîşana isyan ederler.
Yine gazete ilânlarında çok görmüşsünüzdür. Bir dok¬tor, adamı ameliyat eder, o hasta adam, teşekkür mahiye¬tinde hemen minnattarlığını bildirmek için türlü diller dökerek ilân verir.
A adam, anan öle! Buna aklın eriyor da, seni hiç yok¬tan yaratan rabbine niçin teşekkür etmiyorsun?..
Hacetler, görünüşte insan eliyle giderilmiştir, fakat aslında şifâ veren Allahü Teâlâ'dır. Doktor arada bir vasıtadan başka bir şey değildir.
Evet: “Samed” , bütün sıfatlarında en mükemmel olandır ve cümle mahlûkatın her türlü ihtiyacı için kendi¬sine iltica edilen her merci'dir.
Bir lâhza düşünelim: Allah (Azze ve Celle), bir lâhza havamızı, yani teneffüs ettiğimiz o nefhayı kesiverse, dünyada canlı kalır mı? Bizi mülkünden atacak olsa, ne¬reye, kime gidebiliriz? Suyumuzu dünyadan kaldırıverse ne yaparız? Biz hiç durmadan O'nun nimetlerinin der¬yasında yüzüyoruz. Fakat çok kere bunun farkında değiliz.
Göktekiler O'na muhtaç,
Yerdekiler O'na muhtaç,
Arslanlar, kaplanlar, filler O'na muhtaç,
Ceylânlar, arılar, karıncalar, böcekler O'na muhtaç,
Kuşlar, şahinler, kuğular O'na muhtaç,
Cinler, insanlar, melekler O'na muhtaç...
İşte O “Samed” isminin tecellisiyle her ihtiyaç sahibi¬nin imdadına yetişmekte, hacetleri karşılamaktadır.
O'na hamd olsun!..
Tenbih: Bir rivayette “Ehad” ism-i şerifi de vardır. “Ehad” Allah'ın zât ismidir. Mânâsı: “Zâtı bakımından Bir.” demektir ki bu, tevhidin kat'î ifadesidir. [192]
Mustafa Necati Bursalı, Esma-i Hüsna Şerhi, Erhan Yayınları: 244-247.