buharalıbilvanisli.com
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

buharalıbilvanisli.com

Sofilerin Buluşma Noktası Buhara
 
AnasayfaAnasayfa  GaleriGaleri  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  
buharalıbilvanisli.com Son Konular
KonuYazanGönderme Tarihi
Salı Şub. 08, 2011 11:13 am
Cuma Ocak 28, 2011 9:56 am
Salı Ocak 11, 2011 10:43 pm
Salı Ocak 11, 2011 10:41 pm
Çarş. Ocak 05, 2011 8:01 am
Çarş. Ocak 05, 2011 7:57 am
Çarş. Ocak 05, 2011 7:40 am
Salı Ocak 04, 2011 6:58 pm
Salı Ocak 04, 2011 6:32 pm
Salı Ocak 04, 2011 6:32 pm
Salı Ocak 04, 2011 9:37 am
Ptsi Ocak 03, 2011 7:15 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 7:02 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 6:55 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 6:43 pm
Ptsi Ocak 03, 2011 6:27 pm
Perş. Ara. 30, 2010 10:23 am
Perş. Ara. 30, 2010 8:27 am
Paz Ara. 26, 2010 2:53 pm
Paz Ara. 26, 2010 2:43 pm
Cuma Ara. 24, 2010 8:11 pm
Cuma Ara. 24, 2010 1:34 pm
Cuma Ara. 24, 2010 8:50 am
Perş. Ara. 23, 2010 1:19 pm
Perş. Ara. 23, 2010 8:12 am
Similar topics

 

 18 - PEYGAMBERİMİZİN HZ. HATİCE İLE EVLENMESİ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
gespenst

gespenst


Mesaj Sayısı : 588
Kayıt tarihi : 24/06/10
Nerden : ANKARA

18 - PEYGAMBERİMİZİN HZ. HATİCE İLE EVLENMESİ Empty
MesajKonu: 18 - PEYGAMBERİMİZİN HZ. HATİCE İLE EVLENMESİ   18 - PEYGAMBERİMİZİN HZ. HATİCE İLE EVLENMESİ Icon_minitimePerş. Haz. 24, 2010 12:31 pm




PEYGAMBERİMİZİN HZ. HATİCE İLE EVLENMESİ

Hz. Hatice, Kâinatın Efendisini çocukluğundan beri
tanıyordu. Ticaret mallarının başında Şam'a göndermesi ise, onu daha da
yakından tanımasına vesile olmuştu.
Dul olan Hz. Hatice, o sırada Kureyş kadınları arasında asâlet, şeref ve
zenginlik bakımından üstün mevkie sahip bulunuyordu. Aynı zamanda Cenab-ı Hak,
pek az kadına nasip olacak bir güzelliği de kendisine ihsan etmişti.
O âna kadar kabilesinden bir çok kimse evlenmek için kapısını çalmış ise de, o
bunların hiçbirini kabul etmemişti.98 Âdeta evlenmeyi düşünmüyor gibiydi.
Ne var ki, kader şimdi karşısına bambaşka bir şahsiyet çıkarmıştı. Ruhundaki
güzellikler yüzüne aksetmiş, gönlündeki sevgi sîmâsında tebessüme dönüşmüş,
zihnindeki derin düşünce dışarıya ciddiyet ve samimiyet şeklinde tezahür etmiş
müstesna bir insan.
Daha önce bütün Kureyş büyüklerinin evlenme teklifini reddeden ve âdeta
evlenmek fikrini zihninden atmış bulunan Hz. Hatice, bu eşsiz insanla daha
yakından tanışınca, bu fikrinden vazgeçti. İlahî kader, bu iki insanın kalbini
birbirine ısındırmayı takdir etmişti.




Hz. Hatice'den Gelen Teklif

Evlenme teklifi, bizzat Hz. Hatice'den geldi. İffeti ve namusunu koruması
sebebiyle Cahiliye Devrinde bile tertemiz kadın mânâsına gelen
"tâhire" lâkabıyla anılan Hz. Hatice'den.
Teklifi getiren Hz. Hatice'nin yakın arkadaşı Münye kızı Nefise ile
Peygamberimiz arasında şu konuşma geçti:
"Ey Muhammed, seni evlenmekten alıkoyan şey nedir?"
"Elimde evlenecek kadar param yok."
"Eğer bu temîn edilse ve sen, mala, güzelliğe, şeref ve denkliğe dâvet
edilsen icâbet eder misin?"
"Kimdir bu?"
"Hüveylid in kızı Hatice."
"Ama, bu nasıl olabilir?"
"Orasını ben bilirim."
"O halde, ben de kabul ediyorum."99
Nefise, sevinç içinde Kâinatın Efendisi ile konuştuklarını gelip Hz. Hatice'ye
iletti. Hz. Hatice'nin sonsuz memnuniyeti, yüzündeki tebessümlerden okunuyordu.
Nefise'yle birlikte sevinç ve memnuniyetlerini yaşadıktan sonra, Peygamberimize
şu haberi gönderdi:
"Ey amcam oğlu! Sen, benim akrabam olduğun 100, kavmim içinde şerefli,
güvenilir kimse, güzel huylu, doğru sözlü bulunduğun için seninle evlenmeyi
arzu ediyorum."101
Teklifi alan Efendimiz, durumu amcası Ebû Tâlib'e bildirdi. Ebû Tâlib teklifi
tahkik etti. Hz. Hatice'nin böyle bir evliliği istediğini bizzat kendisinden
öğrendi.




Düğün Merasimi

Düğün merasiminin tarihi bizzat Hz. Hatice tarafından tesbit edildi. Merasim de
onun evinde yapılacaktı.
Tesbit edilen tarihte Peygamberimiz amcaları, halaları ve Haşimoğullarının
ileri gelenlerinden bazıları ile birlikte Hz. Hatice'nin evine geldi.
Güzel bir düğün merasimi için gereken her şey bizzat Hz. Hatice tarafından
temin edilmişti. Koyunlar kesilmiş, yemekler hazırlanmıştı.
Yemekler yendikten sonra, âdet olduğu üzere sıra iki taraf büyüklerinin
konuşmasına geldi. Hz. Hatice'nin babası Ficar Harbinde ölmüştü. Bu sebeple onu
temsilen merasime, amcası Amr bin Esed katılmıştı.
Geleneğe göre ilk konuşmayı yapmak üzere Ebû Tâlib ayağa kalktı ve şöyle dedi:
"Allah'a hamdolsun ki bizi, İbrahim'in zürriyetinden, İsmail'in sulbünden,
Maad'ın madeninden, Mudar'ın aslından yarattı.
Bundan sonra asıl maksada gelir ve derim ki: Kardeşimin oğlu Muhammed bin
Abdullah ki, akrabanız olduğu malûmunuzdur. Onunla Kureyş'ten hiçbir genç
tartılamaz, ölçülemez. Şeref ve asâletçe, akıl ve faziletçe onların hepsinden
üstün gelir.
Gerçi malı azdır, fakat mal dediğin nedir ki? Geçici bir gölge, bir perde,
alınır verilir iğreti bir şey.
Allah'a yemin ederim ki, bundan sonra onun mertebesi daha da büyüyecek, daha da
yükselecektir.
Şimdi o, sizden kızınız Hatice'yi istemekte, mehir olarak da yirmi erkek deve
vermeyi taahhüd etmektedir."
Ebû Tâlib konuşmasını bitirince de Hz. Hatice'nin amcasıoğlu Varaka bin Nevfel
ayağa kalktı. O da şöyle konuştu:
"Allah'a hamdolsun ki, bizi de anlattığın gibi yarattı. Saydıklarından
daha fazlasıyla bize üstünlük verdi. Biz de sizinle hısımlık kurmak ve
şereflenmek istiyoruz.
Ey Kureyş topluluğu! Şâhid olunuz ki, ben Huveylid'in kızı Hatice'yi şu kadar
mehirle Muhammed bin Abdullah'ın oğluyla evlendirdim."
Varaka bin Nevfel, konuşmasını bitirdikten sonra Ebû Tâlip, Hz. Hatice'nin
amcası Amr bin Esed'in de muvafakatını istedi. Amr da ayağa kalkarak,
"Ey Kureyş topluluğu, şahid olunuz ki, ben de Muhammed bin Abdullah'a
Hüveylid'in kızı Hatice'yi nikâhladım" dedi.
Böylece Kâinatın Serveri Efendimizle Kureyş kadınlarının nesep, şeref ve
zenginlik bakımından en üstünü bulunan Hüveylid'in kızı Hz. Hatice-i Kübrâ
nikâhlanmış oldular. O sırada Resul-i Ekrem Efendimiz 25, Hz. Hatice ise 40
yaşlarında bulunuyorlardı. Evlilikleri Milâdi tarihle 595 yılına rastlıyordu.
Yâni, Efendimizin nübüvvetinden 15 yıl önce.
Bundan sonra Âlemlere Rahmet olarak gönderilen Resul-i Ekrem Efendimiz,
muhtereme hanımını alarak Ebû Tâlib'in evine geldi. Burada iki deve kestirerek
halka ziyâfet verdi.
Ebû Tâlip de, bu mes'ud hâdisenin hatırı için develer kestirdi ve halka
yemekler yedirdi. Sonra da Peygamber Efendimizle (a.s.m.) ailesini evine davet
etti.
Onları karşılamaya çıktığında sevinç gözyaşları arasında, "Hamdolsun
Allah'a ki, bizden bütün üzüntüleri yok etti" diyor, Allah'a hamdediyordu.
Efendimizle ona ilk hanım olma şerefini kazanmış bulunan Hz. Hatice, Ebû
Tâlib'in evinde ancak bir kaç gün kaldılar. Sonra tekrar Hz. Hatice'nin evine
döndüler. Artık mes'ud hayatlarını burada geçireceklerdi.
Kâinatın Efendisi Peygamberimiz, kendisine "Hatice-i Kübrâ" dediği bu
tâhire kadın hayatta olduğu müddetçe bir başka kadınla evlenmedi.102 Her türlü
teselliyi ve en parlak saâdeti bu huzurlu evde buldu.
Peygamber Efendimize, babasından miras olarak pek bir şey kalmamıştı. Uzun
zamandır himâyesinde bulunduğu Ebû Tâlip ise fakru zaruret içindeydi. Bu
bakımdan, Hz. Hatice ile evleninceye kadar binbir meşakkat ve zahmet içinde
hayat sürmüştü.
Hz. Hatice ile evlendikten sonra, onun servetini ticarette kullandı ve bir
derece genişliğe kavuştu. Fakat hanımı bol servet sahibi iken o, yine israfa,
gösteriş ve lükse kaçmadı. Daha önceki mütevazi ve sade hayatına yakın bir
yaşayışı devam ettirdi. Üstelik dünya malına da kalbinde yer vermiyordu. Onun o
yüce ruhunu bambaşka ulvi ve kudsî duygular kuşatmıştı. Dünya ve içindekilerin
muhabbeti o ulvî duyguları söküp atmaya hiçbir zaman muktedir olamıyordu.
Daha sonra Hz. Hatice-i Kübrâ'dan, Resul-i Ekrem Efendimizin, sırasıyla Kasım,
Zeynep, Rukiyye, Ümmü Gülsüm, Fâtıma, Abdullah (Tayyib-Tahir) adında altı
çocuğu oldu.103
Bu mes'ud âile yuvasında Kâinatın Efendisi ile Hz. Hatice en ulvî duygularla
kaynaşmışlardı. Âile yuvasında hâkim olan karşılıklı emniyet, samimi hürmet ve
muhabbetti. Hz. Hatice, Kâinatın Efendisi kocasından on beş yaş büyük olmasına
rağmen, yüce şahsiyetinden dolayı kendilerine karşı son derece nazik, duygulu
ve itinalı davranıyordu. Peygamber Efendimizin şerefli hanımına karşı muhabbeti
de fazlaydı. Öyle ki, vefatından sonra bile hiçbir vakit muhabbetini kalbinden
atmadı, gönlünün en mûtenâ köşesinde ebedî beraberliğe kadar sakladı.
Resul-i Ekrem Efendimiz, Hz. Hatice'nin keremkârlığını, hayırseverliğini ve
kendisine yaptığı büyük yardımı her zaman yâd ederdi. Bu yâd ediş, Hz. Âişe
Validemize, "Hatice-i Kübrâ'dan başka, Nebiyy-i Ekremin zevcelerinden
hiçbirini kıskanmadım"104 dedirtecek ve onun kıskançlık damarını tahrik
edecek kadar fazla idi. Nasıl yâd etmezdi ki? Çocuklarından biri hariç
diğerlerinin annesi o idi. Herkes ona düşman iken, ona dost elini uzatan o idi.
Her türlü ıztırap ve sıkıntı karşısında kendisini teselli eden o idi. Herkesin
ona arka çevirdiği bir zamanda yanıbaşından ayrılmayan o idi.
Elbette, böylesine yüksek duygu ve meziyetler sahibi zevcesini, Peygamber
Efendimiz hiçbir zaman unutmayacak ve onu her zaman hayırla yâd edecekti.

98. Sîre, 1/201; Tabakât, 1/131
99. Tabakât, 1/131
100. Baba tarafından Hz. Hatice'nin soyu, Peygamberimizin baba tarafından
dedesi olan Kusay'da birleştiği gibi, annesi tarafından da soyu yine Resûl-ü
Ekrem Efendimizin baba tarafından dedesi olan Lüey'de birleşir.
101. Sîre, 1/200-201; Taberî, 2/197
102. Sîre, 1/201
103. Sîre, 1/202; Tabakât, 1/133; 8/16
104. Müslim, 7/133
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
18 - PEYGAMBERİMİZİN HZ. HATİCE İLE EVLENMESİ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» 3 - HZ. ABDULLAH'IN EVLENMESI ( EFENDİMİZİN HAYATI)
» 14 - PEYGAMBERİMİZİN, AMCASIYLA ŞAM'A GİDİŞİ
» PEYGAMBERIMIZIN MUTFAGI

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
buharalıbilvanisli.com :: Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) :: Peygamberimizin Hayatı-
Buraya geçin: