Abdurrahmân-i Tâğî (k.s) şöyle buyuruyor:
Bu tarikat yolu çok mübarektir. Bu yoldan tahsil edilen feyiz ise sahibine mülktür. Yarın huzuru ilahide hiç bir şeyin fayda vermediği bir anda bu ameller kişiye lazım olur. Ahiretin cezası şiddetlidir, insanlar çok korkuya düşerler. Bir ayet-i kerimde şöyle buyruluyor:
"O gün emzikli kadınlar çocuklarını unuturverirler. Hamile kadınlar da derhal doğum yaparlar. O gün herkesi sarhoş olmadığı halde sarhoş gibi görürsün. Fakat Allah´ın azabı şiddetlidir." (Hacc sûresi,3)
Oysa ehl-i tarikat o günde şu âyetin hükmüne mazhar olurlar:
"Allah (şirkten) sakınanları, umduklarına nâiliyetlerine sebeb olan (iyi amel ve hareketleri) ile selamete erdirir. Onlara (kalben) hiç bir fenalık dokunmaz. Onlar (kalben) mahzun da olmazlar." (Zûmer/61)
Umarız ki ehl-i tarikat bu âyetin vasıflarına uygun olur.
İnsanlar hesap için toplanır yakıcı güneşin altında ceza çekerken, nisbet tahsil etmiş müttakiler ise arş-ı âlânın gölgesi altında zevk edeceklerdir. Bu zevkten daha üstünü ise aşıkın maşukla yani Allah (C.C) ile buluşma derecesi vardır.
Bu zamanın insanlarına şaşıyoruz. Dünya muhabbetinin azabı ve hesabı olduğunu bildikleri halde dünya muhabbetini tarikata tercih ederler. Ayrıca ehli tarikatın kendilerinden daha mutlu ve neşeli olduklarını, çehrelerin daha güleç ve parlaklığını görüyorlar. Gaflet perdeleri insanın kalbini kapatmıştır. Zaten kalb bir hardal tanesi kadardır. Bu yüzden böyle kalblere büyüklerin sözleri tesir etmiyor. Eğer insan dünyayı bırakıp kalben bu yola sarılsa misk ü amberden ve şekerden tatlı olan nisbeti tahsil ederek Allah´a yakın olur.
Bu zaman öyle bir zamandır ki sâdâtların kapısında hâlis bir müride rastlanmıyor. Bakıyorsunuz çok büyük kalabalıklar bu kapılara gelip gidiyor, ama niyet ve maksatları başka, bu sâdâtlardan faydalananlar murat kimselerdir. Zamanımızda irade yok olmuş, müridlerin üzerinde büyüklerin eserleri görülmemektedir. Sâdâtlardan faydalanma gayretle olur.
Allahım! fazlın ve kereminle büyüklerin nurlarını parlat. Müridlerin kalblerindeki ateşlerini tutuştur. Ey merhametlilerin merhametlisi olan Allahım !...
Bu zamanda imanın nurunun artması mürşidime karşı olan bağlılık gayretinden kaynaklanmaktadır. Müridler için feyiz kaynağı olan inkar, aralarındaki gayretin artmasına vesile oluyor. Bundan dolayı büyükler müridlerin bağlılığının artması için yollarına inkarı koymuşlardır.
Bu zamanda farzları yerine getirip büyük günahlardan sakınan kimse velidir.
Bu tarikatta fakr ve cem vardır. Gafiller arasında elde edilen nisbet kişinin mülkü olur. Makbul olan mürid, ameli taleb eden müriddir. Şevke yönelen mürid makbul değildir. Zira şevk ehlinin akibetinden emin olunmaz.
Bir zamanlar şeyhlerden bazıları şevki serbest bırakmışlar, kendileri vefat ettiğinde müridlerin muhabbet aşkının söndüğü ve fasıklardan olduğu görülmüştür.
Başka bir şeyh de müridlerinde aşk ve muhabbeti öyle artırmıştır ki ata binmek için ayağa kalktığında yirmibin kişi kendisiyle hareket ederdi. Sonra da onlar aşk ve muhabbetlerinden dolayı şeyhin evini yakıp, hem şeyhi hem de ehl-i beytini helâk ettiler.
Bu duruma göre amele gayret etmek ve şevkle ölçülü hareket etmek lazımdır. Aşkın gerektirdiklerinde ve şevkte dikkatli olmak lazımdır. Sade cezbenin (talibleri) ise gayet nadirdir.