Abdurrahmân-i Tâğî(k.s) hazretleri şöyle buyuruyor:
"Mürid kendi hata ve günahlarını düşünüp diğer etbaların hepsini de tasarruf ve tecellilere mazhar olmuş görürse edep ve hürmet ehli olur."
Seyda´ya ben (İbrahim Çokreşî) dedim:
"Efendimiz malumunuzdur ki bir vakit sûfilerden birisi demişti ki: "Fayda istemiyorum" bu söz ne manaya gelir. Böyle diyen sûfi aslında en güzel faydayı talep etmiş oluyor. Çünkü bu söz "Ben şeyhime vasıl olmayı istiyorum, başka bir isteğim yoktur" demektir.
Gerçekte önemli olan maddî vuslat değil, manevî vuslattır. Manevî vuslat: Mürid şeyhini mutlak fânîlik mertebesine ermiş olarak bilmelidir. Böyle olunca ona vasıl olabilmek, ona arkadaş olabilmek ancak "fena" makamına ermekle mümkün olur.
Bir sûfi dedi:"Uzak kaldığım zaman muhabbetim artıyor" Ben bu söze kızıp azarladım. Dedim ki: İstenen şey maddi değil, manevi vuslattır" Bu sûfinin yanılmasına sebep olan söz ise Gavs´ın (k.s) benim hakkımda söylemiş olduğu "O vuslata erenlerdendir; ama muhabbeti eksiktir." sözüdür. Bu sûfi, vuslatı maddi vuslat olarak yorumlamıştır.